yatakta doğruldum ve banyoya gidip işlerimi hallettim. çıktığımda roseanne de uyanmış bir vaziyettedi.
bu gün onu da okula yazdırmamız gerekiyordu çünkü okula gitmek istediğini söylemişti. ve ona birkaç test sorusu gösterdiğimde yapması saniyelerin almıştı. ben çizdiğim için herşeyi bana benziyordu ve ben gibi zekiydi.siyah bir tshört ve pantolon çıkartıp yatağımın üzerine attım.roseanne hala yatağın üzerinde etrafa bakınırken tshört ümün eteklerinden tutup başımın üzerinden sıyırdım.dağılan saçlarımı düzelttim ve beni izleyen iki çift gözle karşılaştım.
roseanne utanarak bakışlarını kaçırdığında kıkırdadım.roseanne yatağından kalkıp odadan çıktığında üzerimi giyindim ve kapıyı açarak odamdan çıktım.
karşımda rose anneyi görmemle gülümsedim fakat üzerindekileri görmemle gülümsemenin solmasın bir oldu. bunları üniversiteye giderken giyecek miydi cidden? gerçi bunları tüm kızlar giyiyordu fakat roseanne bu kadar güzelken erkeklerin ona bakmaması mümkün değil.
kaşlarımı çattım ve altındaki eteğe baktım. eteğinden çok bacakları dikkat çekiyordu bu yüzden etek giymemeliydi. bir anda aklıma gelen şeyle duraksadım. (sanane junkook o senin neyin oluyor da karışıyorsun?)
dudaklarımı yasladım ve "hadi gidelim" dedim. yola çıktığımızda yürümeyi tercih ettik ikimizde yürümeyi seviyorduk.
~
okul başvurusunu yaptırdık ve roseanne yi benimle aynı sınıfa girmesi için neredeyse müdüre yalvarmıştım. başka sınıfta olursa ona gözkulak olamazdım.
sınıfa girer girmez bir uğultu başladığında rose anneyi bileğinden tutup kendime çektim ve en arkaya geçip yanıma oturturum.
üzerimizde daha doğrusu roseanne nin üzerinde olan bakışlardan bir diğeri ise ireneydi.gözlerini devirip sınıftan ayrıldığını görmüştüm.
roseanne bana dönüp "neden herkes bize bakıyor?" diye sordu. "sen böyle kısacık etek giyersen tabi bakarlar" dediğimde kaşlarını çattı ve "junkook sınıfın yarısı etek giymiş!ve sen yalnızca bana mı takıyorsun? ah,cidden!"
ellerini hızlıca göğsünde bağladığında hızlı davrandığı için eteği daha da yukarı çıktı ve etraftaki erkeklerin bakışları canımı sıkmaya başlamıştı. eteğinin ucundan tutup dizkapaklarına doğru assıldığım, soğuk parmaklarım tenine temas ettiğinde titredi.
~
karşımda kolasını içen roseanne ye baktım bir bebek gibi pipetle içiyordu fakat komik değil aksine çok sexi görünüyordu ve bu benim sinirlerimi hoplatıyordu. yanımızdaki sandalyenin çekilmesiyle roseanne irkildi ve bakışları yan sandalyede oturan ireneye kaydı."junkook bu kim?" diye sordu irene.
"bu seni ilgilendirmez irene" diye geçiştirdim ve irene sinirlenip roseanne ye döndü "bir anda nereden çıktın sen? ve junkooku nereden tanıyorsun?"
diye sordu irene. roseanne azını aralayıp ireneye baktı ve "bu seni ilgilendirmez irene" diyerek beni taklit etti. dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi bastırdım. ya bu kız beni ikizim olabilir miydi?
irene sinirle sandalyeden kalkıp yanımızdan uzaklaştığınında roseanne daha fazla kendini tutamayarak kahkaha attı.o kadar güzel gülüyordu ki gülerken onu hiç şüphesiz hergün izleyebilirdim.
fakat bu kadar güzel olduğu için kendime sövmeden duramıyordum.
"bu kadar güzel olmak zorunda mısın?" diye bir soru çıktı ağzımdan.
roseannenin kızaran yanakları ve kaçan gözleri sırıtmama neden olmuştu. işaret parmağımla burnuna yavaşça vurup "sana benden utanmamanı söylemiştim" diyip kıkırdadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love? (rosekook)
Romanceonu kendine aşık edemediğini sandın fakat o sana sırık sıklam aşıkken onu öldürdün.