17 yaş doğum günümde, hayatımda hiç yapmadığım bir çılgınlık yapıyordum. Arkadaşlarımla annemin arabasındaydık ve hiç bilmediğimiz yerlere doğru sürüyorduk. Gece boyunca doğum günümü kutlayıp, gecenin sonunda arabayı kaçırmıştık. Biraz tedirgindim ama 17 yaşına kadar sakin durmuş, tipik ergenlerin yaptığı hiçbir hareketi yapmamış bir genç olarak normal bir eylem olduğunu düşündüm.
Son ses müzik açmış yol bizi nereye götürürse oraya gidiyorduk, içimde hiç anlayamadığım bir his vardı. Heyecan mı desem? Yoksa başka bir şey mi? Bilmiyorum.
Araba kullanmayı biliyordum ama kendime güvenemediğim için direksiyonu Berk'e emanet ettim. Yol o kadar karanlıktı ki, uzun farları yakmamıza rağmen pek bir şey göremiyorduk, önümdeki radyoya eğilip müziğin sesini kısmaya karar verdim.
Duyduğum korkunç korna sesiyle ve arkadaki arkadaşlarımın çığlıyıyla irkildim.
-------------------
Gözlerimi yavaş yavaş araladım, başım ve tüm vücudum beynimi uyuşturabilecek güçte ağırıyordu, neden burada olduğum hakkında hiçbir şey hatırlamıyordum. Gözlerimle etrafı süzdüm, annem odanın dışında bekliyordu, uyandığımı görünce cama vurup "uyandı" diye bağırmaya başladı. Doktor yanıma gelip bir kaç kontrol yaptıktan sonra, anneme odaya gelebileceklerini söyledi. Annem ağlıyordu, babamsa onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bak kızımız uyandı, artık endişe edecek bir şey yok" annem ağlayarak bana sarıldı. Ne olduğunu anlayamamıştım ama annemin sarılışı her ne kadar yaralı bedenimi yaksa da, iyi geliyordu. Annem kollarını gevşetip benden uzaklaştığında affalamış halimi görüp "Kaza hakkında bir şey hatırlıyor musun?" Diye sordu.
Kaza dediği zaman, gözümü hastanede açmadan önce olan şeyleri hatırlar gibi oldum, aklıma gelen ilk şey arkadaşlarımdı. Halsiz bir biçimde doğruldum. "Anne, arkadaşlarım iyi mi? Lütfen iyi olduklarını söyle" kendimi tutamamış, ağlamaya başlamıştım. Annem uzun bir süre susup babama, ardından tekrar bana baktı. "Maalesef"
Duyduğum kelimenin hayal kırıklığıyla anneme bağırdım "Ne maalesef? Onlara ne oldu? Arkadaşlarımı görmek istiyorum" ne olduğunu içten içe tahmin etsem de inanmak istemiyordum.
Babam yanıma yavaşca yaklaşıp oturdu "Tatlım, arkadaşlarım yaptığınız kazada hayatını kaybetti, Berk yoğun bakımda ve durumu kritik, sen arabada emniyet kemeri takan tek kişi olduğun için kurtulmuşsun"
Kulaklarıma inanamıyordum, eğlenmek için yaptığımı bu saçma şey yüzünden arkadaşlarımı mı kaybetmiştim? Ruhum da bedenim de acı içindeydi... "Berk'i görmek istiyorum" dedim babama. "Bu şuan mümkün değil, yoğun bakımdan çıktığı zaman göreceksin" babamın elini tuttum. "Kurtulacak değil mi?" Babam gözleri dolu bir biçimde bana baktı, "Kurtulacak"
Doktor odaya girdi, "hastayı biraz yalnız bırakalım da dinlensin, sonra tekrar gelirsiniz" annem itiraz etse de babam annemi kolundan tutup dışarı sürükledi, annem bana döndü "seni seviyorum" ben de seni seviyorum demeye fırsatım olmadan dışarı çıkmış ve kapıyı kapatmıştı bile.
Gittikleri zaman, kazayı düşündüm. Kalbim sızlıyordu, o kadar acı içinde hissediyordum ki. Bir yandan bu acı dinsin istiyordum, diğer yandan da hiç bitmesin istiyordum. Vicdan azabı içinde boğuluyordum, araba benim annemin arabasıydı, doğum günü benim doğum günümdü. Fikir benden çıkmamıştı ama arkadaşlarım bunu benim kendimi iyi hissetmem için yapmıştı, şimdi halimize bak.
Ağlayarak kafamı yatağın başlığına vurmaya başladım. Sinir krizi geçiriyordum, elimde değildi. Hem ruhum hem de bedenim acı çekiyordu. Hemşire içeriye girip beni sakinleştirmeye çalıştı, sakinleşemiyordum. "Hepsi benim suçum" arkadan bir hemşire daha geldi ve elindeki iğneyi diğer hemşireye verdi. Kollarımdan tuttuktan sonra iğneyi sakince batırdı, saçlarımıı okşamaya başladı "bunlar senin suçun değil küçüğüm, lütfen kendine böyle eziyet etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAPAN
Misteri / Thriller18 yaşının altındaki gençler kasabadan birer birer kaybolmaya başladıktan sonra bir okula kapatılsalar ne olurdu?