1. Bölüm "Safe and sound"

2.9K 233 30
                                    

Yazar; Çağla Selin Öztürk

" (...) Yıkıldığında sana destek olmak isterdim.. Benim tek oğlum Sehun.. Annenin senden ilk ve son bir isteği var, bunu vasiyetim olarak düşün ve yap Sehun.. Luhan'dan ayrıl oğlum. Onu hayatından çıkar.
Seni seviyorum."

Kader bizi ayırmak istemiyordu, bunu annemin vasiyetini okumadan önce Luhan'ın çalan telefonundan anlayabiliyordum. Bana 'Chanyeol arıyor sen okumaya devam et.' diyerek yanımdan ayrılmıştı ve ondan ayırlmamı isteyen annemin son satırlarını duymamıştı.

'Neden?' diye düşündüm. Annem benden daha iyi anlaşırdı Luhan'la, bana anlatmadıklarını ona anlatırdı, bazı akşamlar sadece onunla yemek yerdi, her zaman ikinci oğlum derdi ona, bizimle beraber tatile çıkmak istemişti ve bende yoğun olmama rağmen Luhan sayesinde kabul etmiştim ama mektupta sanki sadece o ve ben varmışız gibi yazmıştı, Luhan hiç olmamış gibi hayatımızda.. Evlenmemiz için bizi sürekli sıkıştıran kadın, annem.. Luhan'la sürekli şakalaşan.. Hatta Luhan'a zorla örgü örmeyi bile öğretmişti. Aklıma dolan görüntülerle gülümsedim.

-Flashback-

"Anne~ Cidden bunu öğrenmeli miyim?" Luhan ve annem karşı koltuğumda oyanrlarken onlara bakıyordum, annem elindeki örgü şişini Luhan'ın saçına geçiriyor arada sırada onu gıdıklayarak örgü örmeyi öğrenmesi gerektiği hakkında konuşuyordu, Luhan'sa parlayan gözlerle annemi seyrediyor ve kusur bulamadığım gülümsemesiyle konuşuyordu.

"Ya ben öldükten sonra bir çocuğunuz olursa? O zaman ona patikler örecek bir büyükannesi olmayacak, bu yüzden sen yapmalısın Hannie~" Annemin birden bire ciddileşerek söylediği şeyle kanım dondu, ölüm kelimesi onun ağzına yakışmıyordu bile nereden çıkarmıştı şimdi. Luhan hemen oturduğu koltukta dikleşerek çatık kaşlarla anneme baktı.

"Anne! Bunu nereden çıkardın şimdi? Küçük bebeklerimiz olduğunda onlara patikler örecek ve yaptığın o harika kurabiyelerden vereceksin! Hem daha çok gençsin!" Luhan sinirli gözükmeye çalışırken bile gülümsüyordu, annem şefkatli gözlerle onun saçlarını okşadı ve onu boynundan çekerek dizlerine yatırdı.

"Haytın ne getireceğini bilemeyiz bebeğim.." Annem Luhan'ın saçlarını okşarken uzaklara dalmış gibiydi, Luhan'sa gözlerini kapatmış kendini annemin huzurlu kucağında uykuya dalmıştı.

Önünde harika tabloya baktım, hayatımda en çok değer verdiğim iki şeyde bir aradaydı, ikisine de hala sahiptim ve ikiside bana huzur veriyordu. Annemle göz göze geldiğimizde tek eliyle beni yanına çağırdı. Yanına gidip ona bir kedi gibi sokulduğumda kıkırdayarak başımı omzuna koydu ve bir eliyle de benim saçlarımı okşamaya başladı.
Elleri sihirli gibiydi, onun eli sizin saçınızda gezdiğinde; huzur kokan bulutlar sizi uykuya davet ediyordu, ve sizin hayır demek gibi bir lüksünüz olmuyordu.

-End of Flashback-

Luhan yanıma gelip 'Geçti Sehunnie' diyerek bana sarılana kadar ağladığımın farkında değildim bile, elimdeki kağıdı ağlarken sıkmış, top haline getirmiştim.

"Annem... Şuan nerede Luhan?" Kızardığından emin olduğum gözlere bana baktı.

"Hala yoğun bakım ünitesinde, doktorlar az önce fişleri çekti sanırım morga taşıyacaklar..." Luhan'ın buz gibi sesi beni iliklerime kadar dehşete düşürmüştü, annemi en az benim kadar seven sevgilim nasıl olur da bu kadar sakin ve soğuk kalabiliyordu? Bilmiyordum, bildiğim tek şey onu görmem gerektiğiydi, annemi görmeliydim.

Luhan'ı iterek küçük hastane odasından çıktım ve uzun koridorda koşmaya başladım yoğun bakım ünitesinin olduğu kısma geldiğimde hemşirelerin annemi odadan çıkarmak için hazırlandıklarını gördüm, annemi o soğuk odaya götüreceklerdi, annem tek başına uyumayı sevmezdi ki, hem soğuktan da nefret ederdi. Götüremezleri onu, engel olmalıydım.

Hemen odaya girdim ve hemşirelere annemle beni yalnız bırakmaları gerektiğine dağir bir şeyler söyledim, onlar gittiğinde annemin yattığı yatağın yanında diz çöktüm. Teni bembeyazdı, yüzüne huzurlu bir gülümseme vardı, saçları dökülmüştü ama fazla değil, sadece gözleri kapalıydı, o parıldayan gözleriyle bana baksa şimdi, yaşadığına inanacağım kadar sıcaktı hala elleri, tuttuğumda anladım. Beni terk etmişti ve en kötüsü de beni asla bırakmayacağından emin olduğum kişiyi de terk etmemi istiyordu.

"Neden?" Dedim, sesim tahmin ettiğimden daha aciz ve titrek çıkmıştı.

"Neden ondan ayrılmamı istiyorsun anne?" Ağladığımı biliyordum, bu boş odada annesini yolda kaybetmiş küçük bir çocuk gibi hıçkırarak ağlıyordum. Gözlerimi kapattığımda uykuya ne kadar muhtaç olduğumu hatırlatırcasına gözlerim yandı. Hafifçe aralayarak göz kapaklarımı, tuttum narin ve zayıf ele baktım. Titreyerek tuttum ince bileğini, yavaşça kaldırdım ve saçlarımın üstüne koydum kırılmasından korktuğum bir porselen gibi davranıyordum tenine, saçlarımda hissettiğim sıcaklıkla tekrar gözlerimi kapattım sonra, elini saçlarımda gezdiriyordum çaresizce. Ruhu ayrılsa bile bedeninden, huzur kokan bulutları terk etmemişti ellerini, saçlarımı okşarken eli, bileğinden düştü elim. Uyku en aciz halimde yakalamıştı beni.

« »

"Bana gülümsüyorsun, elimi tutuyorsun, bana fısıldıyorsun o sözlerin hepsini, hepsini bana veriyorsun amansızca. Peki neden düşündüğün ben değilim? Sadece zirvedeyken senin için en iyisiyim. Bu yüksek tavanlı rezidanslar, onların sahipleri, gerçekleri saklayamayız, hepsi birer ibne, senin olduğun gibi!"

Luhan elinde geçen her şeyi birer birer bana fırlatırken hiç bir şey yapmıyordum. Sadece durmuş onu izliyordum olabildiğince ifadesiz tutmaya çalıştığım yüz ifademle, elimden gelenin en iyisi buydu. Gülümsedim zorla, mimiklerim buna izin vermiyordu sanki ama, denedim ve gülümsedim. Dediğim gibi en iyisi buydu.

"Gülümseyerek bakıyorum bazen sana. Her şey geçti demek istiyorum. Elimi uzatıyorum sana dokunuyorum tenine. Ama bu sen değilsin, duymuyor musun şu naylonların hışırtısını? Yeni alınmış bir oyuncak gibi. Gülümseme bana. Yalanlarını görmek beni öldürüyor. İyi değilsin. İyi değiliz. Neden bu kadar öldürücü bu savaş? Daha kaç kişi gitmesi gerek aramızdan sana ulaşabilmem için? Rol yapıyoruz iyiymişiz gibi, gözden kaçırıyoruz mutlulukları. Yatağımıza misafir ediyoruz acıları. Neden? Daha kaç kişi gitmesi gerek seni görebilmem için? Daha kaç oyuncak kırmam gerek sen gelene kadar?"

İlk önce yanağımdaki elini iyice bastırdı tenime, biliyordum benden ayrılmak istemiyordu, dokundukça dokunmak istiyordu bana, öpmek sarılmak, hiç bırakmak istemiyordu.

Biliyordum. Çünkü bende bunu istiyordum.

Ama hayat.. Yaptığımız planları bozuyordu.

"Üzgünüm Luhan. Buraya kadarmış." Koltuktan alıp bana fırlattığı yastığı tek elimle yakaladım ve yanımdaki masanın üzerine koydum hiç bir mimik belirtisi olmadan.

Ağlamaktan harap olmuş gözleri ve bağırmaktan kısılmış sesiyle yere oturarak konuştu.

"Peki neden Sehun? Daha geçen hafta evleneceğimizi söylüyordun. Şimdi ne değişti?"

"Ben." Dedim ellerimi saçlarımın arasından geçirerek. "Ben değiştim." Derin bir nefesl adım, o yerde en savunmasız haliyle hıçkırırken.

"Şimdi.." Son kez yerdeki içimi parçalayan görüntüye bakarak arkamı döndüm ona.

"Şimdi git lütfen."

(A/N): Lütfen çokça ilgi gösterin ve bekleyin~ Umarım bölüm çok kısa olmamıştır!ㅠ.ㅠ Yorumlarınızı gerçekten mutlulukla okuyorum lütfen daha çok yorum yapın! Bir kelime bile olsa~

Heaven's HeartbeatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin