-Hafta Sonra-Bugün annem öldükten sonra geçen 1. aydı. Zaman gerçekten çok hızlı geçti ve ben bu bir ayda çok şeyimi kaybettim..
Annem'i,
Luhan'ı,
Şerefimi,
En çokta kendimi kaybettim.
Yıkıldım döküldüm, kırdım yaralandım, bir sarhoş gibi duvardan duvara çarptım, önümü göremedim.
Kaybettiklerimin acısını kendimden çıkardım.
Kaybettiklerimin acısını aşkımdan çıkarttım.
Özlemimden, göz yaşlarımdan çıkardım.
'O' günden sonra pişmandım.
Deliler gibi pişmandım.
Kendimi şerefsiz adi bir piç gibi hissediyordum. Bilmiyorum belkide öyleydim.
-Flashback-
Ona bunu teklif ettiğimde Yibo sadece gülmüştü, bu gülüş samimi değil biraz.. Buruktu? Evet biraz buruk bir gülümsemeydi. Hiç konuşmadan elimi tutarak beni sürüklemeye başladı, nereye gittiğimizi bilmiyordum sadece ona uyarak itiraz etmeden peşinden gidiyordum.
Büyük bahçeli geniş bir villaya geldiğimizde teklifimi kabul ettiğini anlamıştım. Küçük duruyordu kaç yaşındaydı ki? Eve girip salona geçtiğimizde merakıma yenik düşerek sordum.
"Kaç yaşındasın?"
"17, hey ama bu Ağustos 18 oluyorum." Omuz silkerek söylediğinde gözlerim şokla genişledi, tamam küçük gözüküyordu ama ben en azından reşit olduğunu sanmıştım. (A/N: Evet Yibo'muzun gerçek yaşı bu :'))
"Senin şuanda okulda falan olman gerekmiyor mu? Nasıl fotoğrafçı olabilirsin?"
"Okul çok gereksiz değil mi sencede? Hayatımı okula giderek değil fotoğraf çekerek kazanıyorum. Bu çok daha tatmin edici." Yine omuz silkerek söylediğinde inanmaz gözlerle ona baktım, hırsı, tutkusu çok büyüktü, bana istemedende olsa Luhan'ı hatırlatıyordu.
Onu hatırlamak değil, unutmak istiyordum oysa sadece.
Aşkı canımı yakıyordu, yokluğu beni öldürüyordu ve bende bu boşluğu bu şekilde kapatmaya çalışıyordum kendimce.
Gözlerimi salondaki çerçeveler üzerinde gezdirirken, o ve sürekli onun yanında olan esmer bir çocukla olan fotoğrafları gördüm.
"Sevgilin mi var?" Kaşlarımı kaldırarak sorduğumda o yine burukça gülümsedi ve omuz silkerek eline birlikte oldukları bir çerçeveyi aldı.
"Sungjoo, (Yine bir UNIQ spazmı :')) 21 yaşında bir model. Dergi çekimleri sırasında tanışmıştık, onu ne kadar ayartmaya çalışsamda bana hiç kulak asmadı, daha sonra bunun sebebinin benim çok genç olmam olduğunu öğrendim, ona küçük bir çocuk olmadığımı kanıtlamak 2 senemi aldı fakat bunu başardım ve çıkmaya başladık. Geçen hafta.." derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti. "Ayrıldık. Sebebini bilmiyorum, sadece ayrıldık, evine gittiğimde beni kovdu, beni görmek istemediğini söyledi.. Oysa ben reşit olur olmaz evlenmeyi planlıyorduk. Şimdi ise kullanılmış ve kenara atılmış hissediyorum." Yibo konuşmayı kestiğinde sadece dediklerine odaklanmıştım. Gerçekten böyle mi hissediyordu yani? Yaşadıklarımız kaderin bir cilvesi olamayacak kadar çok benziyordu. Ben onu terk eden adi sevgili Sungjoo oluyordum sanırım. Sahi, Luhan'da şimdi böyle mi hissediyordu? Kendini kullanılmış ve bir kenera atılmış gibi? Peki şimdi o da Yibo gibi başkasının kollarına mı bırakmıştı kendini? Gerçekten şimdi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven's Heartbeat
Romance"Annenin senden ilk ve son bir isteği var, bunu vasiyetim olarak düşün ve yap Sehun.. Luhan'dan ayrıl oğlum. Onu hayatından çıkar. Seni seviyorum."