Yazar; Çağla Selin Öztürk
"Sehun, Luhan ölebilir. Buraya geldi diye hiçbir şey bitmedi. O zaman ne yapacaksın?"
-2019 Baharı-
Beynim işlevini kaybetmiş bir şekildeydi, etrafımda dönüp duran insanlar, konuşup kıkırdayanlar, oyun oynarken umursuzca yaşayanlar. Tüm bu insan selinin arasında kayboluyordum, akıntıya kapılıp gidiyor, hayatın beni yönetmesine izin veriyordum. Tam bitti derken, unuttuk, geçti derken. Hiç bir şeyin bitmediğini Tanrı bir kez daha hatırlatmıştı.
Sadece işime odaklanıyordum, müdavini olduğumuz The Kim's Bar'da yine bir film çekimimiz vardı. Ve diyebilirim ki ben şansızlıklar kralı Oh Sehun'dum.
-Huang Ailesi Sehun'un Evindeyken ki Akşam Yemeği-
Zitao bunları bana söyledikten sonra çalışma odamdan çıkıp gitmişti. Ben düşüncelerimle boğuşurken başımın ağrıdığını hissediyordum, içeri sızan zayıf ışık hüzmelerine saklanan odadaki toz bulutu kalkmıştı ve şuan onları izlemek içinde bulunduğum durumu düşünmekten daha çekici gelmişti. Ona hak vermek istemiyordum ama şimdi bize ne olacaktı? Birlikte bir savaş veriyorduk ve istediğim en son şey bile değildi onu tek başına bırakmak.
"Sehun? İyi misin?" Yixing çalışma odasının kapısını aralayıp kafasını içeri uzattığında ona gülümsedim ve elimle içeri gelmesini işaret ettim. Yixing ve Tao 30'lu yaşlarının ortalarındaydılar, aramızda pek yaş farkı olmaması şimdi Yixing ileyken oldukça rahat hissetmemi sağlamıştı.
"Bir sorun mu var?" Yixing endişeyle dudağını dişlerken az önce Tao'nun kalktığı ahşap koltuğa endişeyle oturdu.
"Kast ettiğin eşinin az önce gelip sevgilimin ölebilme olasılığını bahsetip beni bir bok çukuruna itmesi mi?" Ona karşı kaba olmak istememiştim ama olmuştu işte, gergindim ve patayacak yer arıyordum.
"Özür dilerim Sehun, biliyorsun Tao Luhan'ı büyüten kişi, onun için en az senin kadar endişeleniyor. Tabii bende öyle." Gözleri dolu dolyuken derin bir iç çekti.
"Biliyorum, bende özür dilerim gerginim sanırım." Elimi saçlarıma atıp hızla karıştırdım. "Ama şimdi bunları konuşmanın bir anlamı yok değil mi? Sadece önümüze odaklanalım ve pis hastalığı potansiyel eşimden ayırlarım."
Kıkırdadım ve eskitilmiş ahşabın kollarına parmaklarımla ritim tutarak gülümsedim. Bu harektimle Yixing'de bana sıcak bir gülümseme göndermişti.
"Bana anne de lütfen." Gülümsedim ve onayladım.
《》
"Bundan istiyorum! Hm... Birde şundan, hah! Bunuda alalım lütfen Hunnie lütfen~"
Luhan sevimli bir şekilde alacağı peluş oyuncakları sayarken onun bu şımarık haline kıkırdadım. Yarın babam -ki bu Tao oluyor- ve onun doktor ekibi kolları sıvıyacak ve Luhan'ı kurtarmak için güç bir ameliyata gireceklerdi. Aynı annemi -ki bu da Lay oluyor- yıllar önce kurtardığı gibi şimdide Luhan'ı kurtarmak istiyordu. Peluş oyuncak almamızın sebebine gelirsek.. Aslında bir sebebi yoktu. Luhan uyandığında sıkıcı hastane odası yerine oyuncaklarla dolu bir wonderland görmek istiyordu o kadar. Tabii içinde bulunduğumuz imkanlar doğrultusunda bizim küçük wonderland'ımız sadece peluş hayvanlardan oluşabilirdi ama bunu sorun etmiyorduk çünkü hepimizin Luhan'ın uyanacağına inancımız tamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven's Heartbeat
Romance"Annenin senden ilk ve son bir isteği var, bunu vasiyetim olarak düşün ve yap Sehun.. Luhan'dan ayrıl oğlum. Onu hayatından çıkar. Seni seviyorum."