~loving you is a losing game~
...
Yaşamanın anlamı ne ki sensizliğin karanlığında...
saçlarına daldırdığı ellerini siyah boya ile çevrilmiş duvarların arasından uzanıp perdeyi araladı. kaç yıldır gülümsemeyen dudaklarını bükerek kalktı yataktan. aynaya baktığında karşısındaki yabancıyı tanıyamadan aldığı üniforimayı üstüne geçirdi. uzun kahverengi saçlarını toplamadan çıktı evden. kapının önünde eskisi gibi onu bekleyen kimse yoktu. umursamamaya çalışarak durağa doğru yürümeye başlamıştı. elini soktuğu cepleri parmaklarının donmasını az dahi olsun engelleyememişti. soğuktan kızaran burnunu ovuşturdu ve ensesini kapatmış saçlarının yerine atkısına sarıldı iyice. durağa vardığında daha tam aydınlanmamış gökyüzünü birkaç dakika izledikten sonra gelen ilk otobüse binmiş, her yer bomboş olan otobüste oturmak yerine cam kenarına geçip dışarı izlemeye başlamıştı. yaklaşık bir saat sonra otobüsün vardığı durakta indi ve okuluna doğru yürümeye başladı. okulun kapısından girdiği anda başlayan fısıltılara aldıırış etmeden gözlerini kapattı ve gömleğinin yakasını düzelterek sınıfına girdi.
...
kapı kolu döndürülüp öğretmenin içeri hiç kimsenin tanımadığı biriyle girmesiyle herkes kendi arasında fısıldaşmaya başladı. adam herkesi susturduktan sonra yanında getirdiği genç çocuğa dönüp usulca kendini tanıtmasını söylemişti. bir erkeğinkine göre fazla uzun sarı saçlarını hafifçe geriye itmiş, utanç dolu bir ifadeyle fısıldamıştı. "merhaba ben armin arlert. tanıştığıma memnun oldum umarım iyi anlaşırız." herkes aralarındaki fısıltıya devam ederken öğretmen onunla ilgili bir şeyler sormaya devam ediyordu. ama nedense sarışının gözleri sınıfın ortasında ki dalgın gözlerle dışarıyı seyreden çocuğa kaymıştı. kahverengi saçları gözleriyle bir o kadar uyumluydu ki onlarda kendini kaybetmişti. o sırada öğretmenin ona seslenmesiyle tüm dikkati oraya döndü. "yeager'in yanı boş oraya oturabilirsin." kafasını teşekkür edercesine eğdikten sonra gülümseyerek adımlarını boş sıraya yönlendirdi. vardığında ona dönen yeşili andıran gözler ile irkildi ve ses çıkarmamaya çalışarak sandalyeye oturdu. ancak nedenini anlamadğı bir şey yüzünden yanındaki çocuğun o yeşil gözleri aklından çıkmamıştı. nazikçe bir bakış atmış, hemen ardındansa bakışlarını gözlerine dikmişti.
o bakışlar ona sanki özgürlüğü elinden alınmış yavru bir kuşu hatırlatmıştı. kanatları uçamasın diye kesilmiş, ona rağmen kafese konulmuş bir kuşu. ve on sekiz yaşındaki sarışın genç o kuşun kanatsız ve imkansız olmasına rağmen uçmasını istemişti...
...
zil çaldıktan sonra sarışının önüne iki genç gelmişti. birisi elindeki sandiviçi yemeye çalışıyor, öbürü ise gülümseyerek konuşuyordu. "merhaba. armin değil mi?" sarışın genç gülümseyerek kafasını salladı. bununla birlikte kafası kazınmış genç gülümsemiş ve yanındaki genç kızı dürtüklemişti. "ben connie. buda sasha. kusura bakma biraz boğazına düşkündür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ocean eyes-eremin
Fanfictionokyanus artık özgür değil... okyanus artık çok kirli. ama okyanus mutlu... çünkü bana sahip. eren yeager x armin arlert