İllumi'nin ağzından:
Zor bir çocukluk geçirerek büyüdüğümü hiç farketmemiştim. Doğduğundan beri sürekli dayanıklılık testlerine girip nasıl kalp sökeceğini öğrenen birisinden etrafındaki olayların doğru mu yanlış mı olduğunu anlaması nasıl beklenebilirdi zaten?
'Suikastçıların arkadaşları olmaz.' 'Sen öldürmek için doğdun.' Doğduğumdan beri bana söylenen cümleler. Kardeşimi eğitirken söylemem gereken cümleler.
'Hedefinin kim olduğunun önemi yok, önemli olan tek şey görevin.' Babamın sürekli söylediği, beynimin içinde dönüp duran cümleler. Daha önce öldürdüğüm kişilerin ve gelecekte öldüreceklerimin bir önemi yok. Zoldyck ailesinin en büyük oğlu olarak en iyi suikastçı olmaya devam edeceğim. Çünkü bildiğim tek şey bu.
Kim olduğuna bakmadan öldürmek.-Efendim, Silva Bey sizinle görüşmek istiyor.'' Gotoh'un sesini duymamla kafamı kaldırdım ve soğuk bir bakışla kafamı salladım. Başka bir görev olmalıydı. Hızlıca odadan çıkıp babamın yanına gitmeye başladım. Son görevimden döneli birkaç gün olmuştu, yeni görevim için geç bile kalmıştım. Güçlü 3 nen kullanıcısını öldürmem istenmişti, zor bir görevdi ancak kısa sürede geri dönmüştüm.
Kapıyı çaldığımda babamın tok sesini duydum.
-''İçeri gel İllumi. Ben de seni bekliyordum. Yeni bir görevin var. Önceki görevinde yaralanmadın değil mi?''
+''Hayır. Kimi öldüreceğim?''
-''Hisoka Morow. Avcı sınavına beraber girmişsiniz sanırım. Neyse, nereye girdiğiniz fark etmez.''
Babamın ağzından o ismi duyduğum an bütün vücudum karıncalanmaya başladı. Tek başıma yapamayacağımı düşündüğüm birkaç görevde ondan yardım istemiştim. Sorgusuz sualsiz benimle gelip yardım etmişti ama babamın bundan haberi yoktu.
-''İllumi beni dinliyor musun?''
+''Evet.''
-''Dediğim gibi direkt hedefe odaklanıp öldürmeni istiyorum. Çok zorlu bir hedef, gücünün neredeyse bana eşit olduğunu düşünüyorum. Ancak önceden düşünerek saldırırsan kolaylıkla yenebilirsin.''
Hazırlıksız yakalayarak çok fazla kişiyi öldürmüştüm. Hisokayı öldürmenin de bir sorun olacağını düşünmüyorum. Ama yine de ağzımdan çıkanlara engel olamadım.
+''Neden öldürmem gerekiyor?''
-''Neden mi? Ne zamandan beridir sebepleri sorguluyorsun? Arkadaş yapma konusunda dediklerimi biliyorsun.''
+''Merak ettim sadece. Benim arkadaşım yok.''
Ve hiçbir zaman da olmayacak. Çünkü tek düşüneceğim şey onu öldürmek olacak. Bu yüzden Hisokayı hiç arkadaşım olarak görmedim.
-''Hisoka örümceğin başı olan Chrolloyu öldürmek istiyor. Bu yüzden takımın birkaç üyesi seni Hisokayı öldürmen için tuttu. Chrollonun haberinin olduğunu düşünmüyorum, haberi olsaydı Hisokayla dövüşmeyi rahatlıkla kabul ederdi çünkü Zeno deden ile dövüşürse kesinlikle kazanacak kadar güçlü biri. Başka bir sorun var mı?''
+''Ne kadar vaktim var?''
-''Kendini tehlikeye atmayacak şekilde en kısa sürede hedefini öldürmeni istiyorum.''
Onaylayarak babamın yanından ayrıldım ve odaya dönüp hazırlık yapmaya başladım. İçimde bir burukluk vardı ama sebebini anlamıyordum. Hisoka güçlü olduğu için mi yoksa görev stresi mi hiçbir fikrim yoktu.
Sabah yola çıkacaktım. Yatağa yatıp plan yapmaya başladım. En etkili olacak şey en basitiydi. İçki içmeye çağırıp basit bir şekilde kalbini sökecektim. Ne düşündüğümü anlaması mümkün değildi ya? Nereden bilecekti? Kısa ve etkili bir plandı korkmam ve strese girmem gereken hiçbir şey yoktu.
O zaman neden içimdeki burukluk hala gitmiyordu? Düşünmeye ara vererek duşa girdim. Hiç uyumadan 7 gün enerjimi koruyabiliyordum. Bugün 5.gündü.
Suyu kapatıp belime bir havlu dolayarak duştan çıkıp saçlarımı taramaya başladım. Saçlarımın iyi veya kötü olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Sevip sevmediğim konusunda emin değildim babamın saçları da uzun olduğu için kesmeyi bırakmıştım. İşimde bana engel olmuyordu bu yüzden kesmeme gerek de yoktu.
Saçlarımla işim bitince Hisokaya mesaj atmak için telefonumu elime aldım
>Hisoka, yarın her zamanki yerde bekliyorum. Akşam 10'da.
<Hay hay~⭐️💧
Her şeyin sonuna emoji koyması beni deli ediyordu. Bir insan bu kadar çok duygu göstermemeliydi. Ama bir daha mesaj atmayacağı için sorun olmazdı sanırım.
Kitabımı bitirdiğimde çoktan sabah olmuştu. Benimle aynı katta olan spor salonuna gidip esnemeye başladım. Bu işin içindeyken güçlü ve dayanıklı olmak şarttı. Her biri 200 kilo olan ağırlıkları kaldırarak ısınma hareketleri yapıyordum. Zoldyck ailesinden birisinin bu kadarını yapması gayet normaldi. Zorlu koşullar beni etkilememeliydi çünkü ben öldürmek için doğmuştum.
Ve bugün Hisokayı öldürecektim. Başka yapacağım bir şey yoktu. Ben öldürmesem bile Chrolloyla dövüşürken ölecekti.
Yenileceğini bilse de dövüşmek isteyen bir aptaldı sadece. Ben işim gereği ölecek olsam bile hedefin işini bitirmeye odaklıydım. Kardeşime aynı şeyleri öğretmedim. Babam ne kadar karşı çıksa da kafasının içine kendisinden güçlü birisiyle karşılaştığında kaçmasını söyleyecek bir iğne yerleştirmiştim. Çünkü bana kimse başka türlü korumayı öğretmedi. Ben sadece korunanları öldürmeyi öğrendim.
Spor yapmayı bitirdiğimde saat 8'e geliyordu. Hava çoktan kararmıştı. 2 saat sonra Hisoka ile buluşacaktım. Hızlıca duşa girip evden çıktım. Ailemizi yansıtırmış gibi soğuk bir yerdi. Kendimi ait hissetmiyordum. Hoş, gerçi kendimi hiçbir yere ait hissetmiyordum. Yattığım yere odam bile diyemiyordum.
Gotoh'a arabayı hazırlamasını söyledim. Dönüşte kendim dönecektim. Hava almaya ihtiyacım olacağını hissediyordum. Ne önemi vardı ki?
Gideceğim bar bir otelin en üst katındaydı. Arada sırada Hisokayla burada içerdik. Hisokaya meraklı olduğumdan değil, tamam diyene kadar sürekli rahatsız ettiği için buluşmayı kabul ediyordum hep.
Otelden içeri girip asansörü beklemeye başladım. Saat 22.03'tü. Hiçbir zaman geç kalmazdım ilk defa böyle oluyordu. Ama sorun olmazdı çünkü Hisoka her zaman geç kalırdı.
Bakışlarımı sabit tutup her zaman oturduğumuz yere doğru yürüdüm. Yan yana iki tane sandalye vardı ve camdan dışarıya bakıyorlardı. İçkileri koymamız için camla birleşik ince bir masa vardı. Barmene elimle 1 işareti yaptım. Uzun zamandır buraya geldiğimiz için ne istediğimi biliyordu. Normalde bara gidip içkileri almamız gerekiyordu ancak bizden korktukları için içkiler bize geliyordu.
Gelen viski bardağıyla barmene soğuk bir bakış attım. Bunun ne demek olduğunu iyi biliyordu. Kaybol.
Biraz gevşemek için Hisoka gelmeden içmeye başlamıştım. Her türlü zehire karşı dayanıklı olduğum için alkol de beni etkilemiyordu. Barmene dönüp işaret parmağımla bir yuvarlak yaptım. Bunun ne demek olduğunu da gayet iyi biliyordu. Bittikçe getir.
Şehirdeki en yüksek oranlı alkoller burada olduğu için hep buraya geliyorduk. Üstünde bulunduğu otelin yanı sıra gayet sessiz bir yerdi. Arada sırada kutlama yapmak için birkaç grup geliyordu ve bugün şansımıza bir kutlama grubu denk gelmişti. Zaten buraya bir daha gelmeyeceğim için diğer grupların gürültüsünü çekmem gerekmeyecekti.
Güçlü bir aura sezdiğimde 5.bardağımı bitiriyordum. 40 dakika gecikmişti. İnsanların geç kalmasını hiç sevmiyordum. Ama zaten bir daha buluşmayacaktık. Bana doğru yürüdüğünü hissettim ama kafamı çevirip bakmadım. Yüzüne bakmak istemiyordum. Zaten bir daha yüzünü hatırlamam da gerekmeyecekti.
Adımlarını yavaşlatarak arkamda durduğunda saçma bir şey yapacağını anladım. Kulağıma yaklaşarak melodik bir şekilde konuşmaya başladı.
-''Bensiz mi başladın, İllu?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Görev (Hisokaxİllumi)
FanfictionIllumiye Hisokayı öldürmesi için bir görev gelir. Hayatındaki tek arkadaşını öldürüp öldüremeyeceği konusunda kararsız kalır. Bu sabah uyandım ve bütün HisoIllu shipperlarını üzmeyi seçtim. Homofobikler girmesin lütfen size göre bir yer değil buras...