1.7

1K 148 49
                                    

"Changbin!" Heyecanla evimin önüne park ettiği arabasına yaslanmış, akışkanlığından dolayı dudaklarını ısırarak bekleyen çiçeğime koştum.

Siyah takım elbise giyip gelmiş???

-#(@!@)#!₺)#!)₺

Beni gördüğü an arabayla temasını bitirip bana sarılmıştı. "O kadar fazla bile olmadı ama seni yanımda görmeyi özledim."

Ben nefes alabilmek için geri çekilerek şaşkınlıkla bakışlarımı yakışıklımda gezdirdim. Evet, yaklaşık 4 gün olmuştu sadece ve bana beni özlediğini mi söylüyordu? Bu adam daha ne yapmayı planlıyor kalbimi tamamen ezmek için acaba?

"Hiç öyle bakma. Şaşırmanı gerektirecek bir şey yok. Sen sanki beni özlemedin." Sitem eder gibi konuşmasına gülerek kaşlarımı kaldırdım.

"Bebeğim ama ben sana aşık bir insanım. Normal yani seni özlemiş olmam."

"Ben neyim?"

"Nesin?" Hayır, Changbin. Hayır. Daha özel bir anı bekle Changbin. N'olur. Lütfen.

"Bilmiyorum ama ben de seni özledim."

Gülümseyerek alaycı bir şekilde koluna vurdum. "Bilmemeye devam et sen böyle."

Yüzündeki gülümsemeyi beynime kopyalayıp üzgün anlarımda hayal edeceğim gerçeğini bilmesine hiç gerek yoktu.

"Buyurun güzel beyefendi." Arabanın ön kapısını açarak şu Fransa beyefendileri gibi bir bakış attı. Filmlerde olanları diyorum yoksa Fransız beyefendi gördüğümden değil.

Benim mis gibi kaslı Koreli beyefendim var hem de adı Changbin, bana ne elin Fransız adamından?

"Sanki biz evleniyoruz gibi hissediyorum." Ön tarafa binerken mırıldandığım şeyi duymuş ama duymazdan gelmişti. Radyodan bir şarkı açmıştı onun yerine.

"Kemerini takman gerekiyor Bokkie."

Kullandığı isme karşı gülerek kafamı kendi kapısını örten adama çevirdim. "Sen taksana."

Sorgulamadan uzanmış ve emniyet kemerini alırken yüzüme yaklaşabildiği kadar yaklaşmıştı. İtiraz edeceğini düşünmüştüm ama bunu yapması beni sevindirmişti. Gerçekten flört evresindeydik. Cidden öyleydik.

Kemeri taktıktan sonra gözlerime gülümseyerek yanağıma buse kondurmuş ve geri yerine dönmüştü. İki saniye. Abartısız, yalnızca iki saniyede kalbimi yormuştu.

"Tatlışım, sen neden takım elbiseni giyindin? Rahat rahat gelseydin keşke. Ben orada giyinemeyeceğim için şimdi giydim ama sen anneannende giyinebileceğin halde sanki planlamış gibi haşmetli haşmetli kapıma gelmişsin."

Changbin gözlerini yoldan ayırmadan kafasını salladı. Artık tuhaf betimlemelerime bile alışmış adam. "Anneannem seni bu şekilde almamı istedi."

"Neden?"

"Seni etkileyip onun torunu yapmam gerekiyormuş."

Bu cümlesi kahkaha atmama sebep olurken o da benimle birlikte gülmüştü.

"Anneannenle tanışmak için sabırsızlanıyorum. Aile ortamın komik olmalı, ha?"

Bunu biraz daha derine inip eğlenmek için söylemiştim ama Changbin'in yüzü düştüğünde ailesi hakkında konuşmak istemediğini hatırlamam biraz geç olmuştu.

Kendimi düzelterek elimi gözlerini yoldan ayırmayan balımın bacağına koydum. Belki iyi hissettirirdi, o bana dokunduğunda ben iyi hissedebiliyordum sonuçta. "Özür dilerim bebeğim. Gerçekten unutmuşum, sana hatırlatmak istemedim."

just taste my cakes and you're in love, changlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin