Zifıri siyahtan oluşan kabusum,yağmur misali dolunun sesi ile sona ermişti.Henüz güneş doğmadığı için etrafımı aydınlatan tek şey küçük bir gece lambasıydı.Şimşek şiddetli bir şekilde gürlerken,bir yandan yatağın içindeki yorgana sarılıp bir yandan ise hemen yatağımın yanındaki komodine elimi uzatarak aylak aylak telefonumu arıyordum.Uyku sersemliği ile sanırım telefonu alacağım diye camdan oluşan çerçeveyi yerle bir etmiştim.Gece lambasının renk renk yanması birazda olsa insanın sinirini bozabiliyor ve en çokta gözlerimi saniye başı kırpmama neden oluyordu.Daha fazla dayanamayıp duvardaki prizde asılı olan lambayı çıkartarak yalın ayaklarımla odanın lambasını açmaya gidiyordum.Uyku sersemliği sanırım bonzai gibiydi çünkü;Az önce çerçeveyi kırdığımı unutup cam parçalarının olduğu yere basmıştım.
Ayağımdaki ufak cam parçalarını çıkarırken acıyla inliyordum.Görünen cam parçalarını çıkardıktan sonra ilk olarak kesilen yerin çevresini tentürdiyot yardımıyla temizlerken üzerine bir kaç yara bandı yapıştırıyordum. Güneş de doğmaya başlıyordu. Gün doğumu ve gün batımı,günün en güzel saatleriydi bunlar.Bazı insanlar vardır,güneşin aydınlığını sever,bazı insanlar vardır,geceleri gökyüzünün karanlığını sever.Ben en çok güneşi annem için seviyordum.Küçükken bana "Arya'm." derdi "Arya'm,güzel kızım,bu güneş senin.Sen nereye gitsen o hep senin olacaktır."
••
Yuvarlak kesimli penceremi açarken yağmurun toprağa verdiği güzel koku burnumun içine süzülüyordu bile.Bir yandan kuşların sesi etrafı güzelleştirirken diğer yandan alarmın sesi her şeyi mahvediyordu.Alarmı bir avcumun içine alacak vaziyette tutarak diğer elimle kapatma düğmesini arıyordum."Ah,aptal alarm.Ben çoktan kalktım." diye kendi kendime söyleniyordum.En sonunda alarmı kapatabildiğimde kocaman bir "Oh." çekebildim.Gözlerim koluma kayarken bilekliğimin üzerinde takılı olmadığını fark ettim.Bir anda gözlerimi fal taşı gibi açarken yanlış bileğime baktığımı daha yeni anlayabilmiştim.Bazenleri böyle dikkatsizliklerim olduğunu ve çabuk endişelendiğimi söyleyebilirim.Ama o,o bilekik,beni temsil ediyordu.En azından benim için öyle olmalıydı.Belki diğer yarıma sahip olabilemeyecektim,ama bir yarıma sahiptim.
Merhabalar,merhabalar.İlk olarak şunu belirtmek isterim ki; hepinize destekleriniz için çok teşekkür ederim.Bir günde benim için çok büyük bir kitleye ulaşabildik.Ve ikinci olarak şunu belirtmek isterim ki;bu bölüm kısa olduğu için özür dilerim.Her hikayemde birinci bölümde nasıl giriş yapacağım diye çok tedirginim.Ama emin olun diğer bölümler bu kadar kısa olmayacaktır.İlginiz için teşekkürler.Hepiniz seviliyorsunuz.Saygılarımla...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Kalp||Askıda.
Roman pour AdolescentsDünyada sadece iki tane bulunan bileklik.İkiside yarım kâlp şeklinde.Bunlara sahip iki kişi bilekliklerin sahiplerini tanımıyor.Peki bu iki bilekliğe sahip iki insan tesadüfen karşılaşır ve bu iki yarım kalbi birleştirirse?