"Yeşilin sarıyla bütünleştiği güzel elmanın ağza veren ekşimiş tadı gibiydi yaşam sanki.Biraz acı,biraz da tatlı.Pürüzsüzlükten eser kalmamış içi beyazımsı olan elma artık tadı iğrenç bir halde gibi.Bizlerin olmayan yaşamın bir örneği olmalıydı bu elma.İlk yaşama sunulduğunda mükemmel,ilerki vakitlerde tam zıttıydı.'Tabii canım' , 'kesin' gibi şeylerle olmaksızın kendimizi avuturuz ancak daha sonralarında ise bunların hepsinden teker teker pişman olabileceğimiz bir yaşam sürdürüyoruz.Tabii buna yaşam sürdürmek denilebilirse.Sevgli kızım,sana şunu anlatmak isterim ki;hayat insanların süründürülmesinden başka bir şey değildir,olmayacaktır.Bazenleri seni doğurup,6 sene sonra terk etmeme çok üzülüyorum.Keşke o baban olacak aşağılık herifle tanışmasaydım diye dua ettiğim zamanlar oluyor,lakin ama lakin böyle benim gözümde halen o minicik elleri olan güzel prenses olmasa ne olur diyede düşünüyorum.Yanımda olamasanda varlığını yanımda hissedebiliyorum.Arya'm kokun halen burnumda tütüyor ama unutma ben seni ömrüm boyunca sevdim,seveceğim.Elveda..." Gözlerimden süzülen birkaç parça tuzlu sunun farkında olmadan bunun bir 'sevgi sömürüsü mü?' yoksa onun aksine 'veda mektubu mu?' düşüncelerini aklımdan bir türlü uzaklaştıramıyordum.İki dudağımın arasına giren damlalar ağzımda ekşimiş tatlar bırakıyordu.Fakat onları umursamayıp boş düşüncelerime kapılıyordum.'Seni terkedip gitmiş ne düşünüyorsun' düşüncelerine kapılırken,'belki bir nedeni de olsa vardır' diye iç sesimle tamamiyle yiyişiyordum.Ama tüm ruhum bedenimden uzaklaşmış bir kenara oturarak benle konşuyor gibiydi.Soyut,somut varlığın örneğiydim galiba.Hem görünür hem görünmez. Bunun tek çaresi kafa dağıtmak olmalıydı.Dirseğimin arasına alelacele deri ceketi sıkıştırırken botumu giyiyordum. Sanırım içine yedek anahtarımı tıkıştırdığım ayakkabıyı giymiş olmaydım ki metalinin çorabımı yırttığına garanti verebilirim.Çorabı ayağımdan hızlı bir hareketle atıyordum.Erindiğimden ayağıma çorap giymeden geri ayakkabımı giyiyordum.Daha fazla vakit kaybetmeden dış kapıyı kilitleyerek evden çıkıyordum. ** Eve en yakın bara gittiğimde içerisi leş gibi içki ve iğrençleyici bir şekilde ter kokuyordu.Barmen bile içip sarhoş olmuş,olacak ki elindeki dört bardaktan üçünü birinin üstüne düşürüyordu.Bazı gençler ise önündeki bardaktan birkaç yudum daha alarak yüksek uğultu şeklinde şarkı söylüyordu.Hele ki sesler 'berbat' denilecek bir kavrama ulaştığında dahada bağırıyorlardı.Nasıl olsa bunların hepsini bir kaç saat sonra hatırlamıyacaklardı.Söyledikleri türküler adeta bir ninni eşliğinde gibiydi.İçmekten halsiz hale gelmiş yavaş,yavaş söylüyorlardı.İçen herkesten uzaklarda olan bir masaya göz dikerken anında orasıda 40 yaşlarında bir adam tarafından kapılmıştı.Soğuk kanlı birisi olarak bakışlar atarken beynim tek fikrin burayı terk etmem gerektiğini söylüyordu.Beynime uyup tam gidecekken,hareket edememi sağlayan bir çift el olmuştu.Ne olduğunu anlayamaz iken kulağıma doğru eğildi."Sanırım siz bir karınca gibi olmalısınız." dedi içmekten kafası ciddi derecede gitmiş benim yaşlarımda bir genç.Anlayamayarak ona bakarken "Yani bir karınca gibi herhangi bir yerine basıldığında incilmiş olmasınız." diyerek ekledi sözlerine.Uzun bir bakış attım karşımdakine.Kendimi bile şaşırtarak cevabımı esirgemedim. "Hayır bayım,ben bir anka kuşu olmalıyım.Yanarak ölür,ancak küllerinden yeni bir anka kuşu doğar." Bir yandan tebrik eder gibi bakıyor bir yandan ise kafası uçmuş olacakki aylak aylak bakıyordu. "Herneyse." dedim gözümü ondan ayırmayarak."Bir içki ısmarlamayacak mısın?" ilk başta durdu,durdu ve tam ağzını açıp konuşakken yeniden sustu.Aynı hareketi yine tekrarladı.Daha sonra barmenin kulağına eğilerek bir şeyler söyledi.O da 'tamam' dercesine başını salladı.Önüme küçük bir bardağın içinde yarısını ancak kaplayan bir soda geldi."Gerçekten mi?" diye kendi kendime söyledim."Cidden dalga mı geçiyorsunuz?" bu sefer bunu kendime değil lafı ortaya atmıştım.Hiç cevap gelmeyince sodayı bir kerede kafama diktim.Burası aşırı sıcaktı ve deri ceket insanı yakıyordu.Yavaş yavaş ceketimi çıkarttığımda benim yaşlarımda olan gencin gözleri bilekliğime takılmıştı."Özel bir şey olmalı sanırım,çok pahalı bir bilekliğe benziyor." dediğinde bağırarak ergenler gibi 'sanane.' diyesim geldi.Ama sanki o sorunun cevabını istiyormuş gibi cevapladım."Evet,ama benim için özel bir şey olmalı.Dünyada sadece iki adet bulunuyor." derken önüme yeni gelen içkiden birkaç yudum alıyordu.Ağzını buruşturarak elimde bulunan içkiyi elimden hızlıca çekerek kendi kafasına dikti.Tanrım,ne oluyordu bu şimdi."Sorun değil parasını ben öderim." dedi.Sanki parasını önemsiyormuşum gibi.Fazla derecede saçmalamaya başlamıştı."Peki." dedim,ceketimi tekrar giyerken."Umarım bir daha görüşmeyiz."
Merhabalar biliyorum,yine fazla kısa oldu.^^ Ama bölümleri tekrardan uzun uzun yazacağım.Şimdilik yb çok isteniliyor diye yazdım *-* Sevgiler...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Kalp||Askıda.
Fiksi RemajaDünyada sadece iki tane bulunan bileklik.İkiside yarım kâlp şeklinde.Bunlara sahip iki kişi bilekliklerin sahiplerini tanımıyor.Peki bu iki bilekliğe sahip iki insan tesadüfen karşılaşır ve bu iki yarım kalbi birleştirirse?