Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Genç kadın yorgun bir yüz ifadesiyle evinin kapısını açtı, içeriye girdi ve kapıyı kapatıp topuklu ayakkabılarını çıkarttı. Üzerindeki altın rengi elbisesi ve dalgalı saçlarıyla çok güzel gözüküyordu, sade bir makyajı ve sadece bir dudak parlatıcısı vardı yüzünde.
Kapının yanında oturduğu puftan kalktı, kapının dışında dimdik olan sırtı kalktığında neredeyse iki büklümdü. Bir eline ayakkabılarını aldı ve direkt odasına gitti, gözleri yerdeyken kısa bir tuvalet molası verdi.
Gözlerini yerden kaldırmadan az önce girdiği kapıyı geçip Amerikan mutfağın tezgahına ulaştı, dolaptan birkaç malzeme çıkarttı, eline bir bardak alıp tezgaha dönerken, sonunda gözleri tam karşısında ayakta duran adama ulaştı. Bir an dudakları şaşkınlıkla aralansa da hızlıca bunu gizledi, elindekileri daha sıkı tuttu ve bakmadan tezgaha bıraktı.
"Git evimden." Dedi neredeyse fısıltıyla.
"Lütfen, konuşalım." Dedi adam yalvarırcasına. Üzerinde bir takım elbise vardı, kıvırcık saçlarını kısa kestirmişti. Mavi gözlerinde birçok duygu vardı ama kadın hiçbirini görmek istemiyordu.
Kısa bir duraksamanın ardından kadın dolgun göğüsleri altında kollarını bağladı. "İyi, konuş. Ama hızlı ol."
Adam bir an duraksadı ve yüzünde garip bir ifade belirdi. "Biliyorum, yaptığımın affedilecek hiçbir tarafı yok ama yemin ederim hiçbirini hatırlamıyorum. Asla bilerek sana böyle bir şey yapmam."
Kadın bir an tavana bakıp düşündü. "Tam olarak beni aldatmandan mı, beni düğün günümüzde aldatmandan mı, yoksa lisede bana caka sattığın eski sevgilinle aldatmandan mı bahsediyorsun?"
Adamın ifadesi mümkünmüş gibi daha da kötüleşti. "Gwen, istediğini söyle bana ama seni asla bilinçli bir şekilde aldatmam. Hele eski sevgilimle asla."
Kadın bir an bir şey söyleyecek gibi oldu ama vazgeçti. "Peki." Dedi yavaşça. "Bu kadar mı?"
"Hayır, hayır." Dedi adam hızla. "Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Lütfen kesip atma. Bir şeyler söyle."
