14. BÖLÜM

221 13 0
                                    

Caroline başını Klaus'un omzuna dayadı ve manzarayı izlemeye devam etti. Yağmur çoktan durmuştu. Huzurla kapadı gözlerini. Şuan tamda olmak istediği yerdeydi. Aşık olduğu adamın yanında...
Caroline birkaç dakika içinde uyumuştu. Nefes alış verişlerinden Klaus bunu anlamıştı.
" Hadi ama Caroline uyumuş olamazsın!"
Caroline'ı kollarıyla sarmaladı. Caroline ona daha da sokuldu. İyi yanlarına battaniye almışlardı. Klaus da çok geçmeden orada uyuya kaldı.

                              ***

Diğerleri ise güzel bir kamp yapmıştı. Birlikte çok eğlenmişlerdi. Bir ara yağmur yağsa da bu onları çok etkilemedi. Hemen çadırlarına girdiler ve uyumaya çalıştılar. Sabah da yanlarında getirdikleri yiyeceklerle kahvaltı yaptılar. Bugün de kalmak isterlerdi ama artık tatil sona eriyordu. Eve dönmeleri gerekiyordu. Bu arada kamp işi  iki çifte de yaramış biraz daha yakınlaşmışlardı. Hayret verici bir şey ama Kol da Jossie'den hoşlanmıştı. Zaten Kol her kızdan hoşlanır ama bakalım bu sefer de diğer kızlar gibi gelip geçici miydi. Çadırlarını toplayıp eve doğru yürümeye başladılar.

                           ***

Elijah o gece Anastasia'nın isteği üzerine yanında kaldı. Aslında Anastasia uyuyunca odasına geçecekti ama o da kendini uykunun kollarına bıraktı. Sabah ikisi de sarmaş dolaş bir şekildeydi. Anastasia gözlerini açtığında duruma şaşırsa da sesini çıkarmadı. Akşam dedikleri aklına geldi. Bu yüzden yanında kalmıştı. Elijah onda değişik duygular uyandırıyordu. Ne zamandır hissedemediği duygular...
Damon'dan sonra aşk işlerine gönlünü kapamıştı. Elijah ise şimdi o kapıyı aralamıştı. Elijah'ın ona karşı temiz hisler beslediğinin farkındaydı. Belki ileride aralarında bir şey olurdu. Mışıl mışıl uyuyan Elijah'ı izledi. İlk başta tereddüt etse de ellerini yüzünde gezdirdi. Hafif uzamış sakallarının üzerinde gezdirdi önce. Sonra gözlerine dokundu. O arada Elijah gözlerini açtı.
" Günaydın"
Uykulu ses tonuyla hafif bir tebessümle konuştu. Anastasia utansa da çok belli etmedi.
" Günaydın"
Çift konuşmadan biraz daha öyle kaldı. İkisi de huzurluydu. Sonra Elijah izin isteyip odasına geçti. Bugün geri dönüyorlardı. Önce duş aldı. Sonra hazırlandı. Kıyafetlerini valizine yerleştirip arabasına koydu.
Anastasia da üstünü değiştirip çantasını hazırladı. Sonra Caroline'ın yanına gitti. Odasında yoktu. Büyük ihtimalle Klaus'un odasında diyerek aşağı indi. Çabucak kahvaltılık bir şeyler hazırladı.

                                ***

Caroline gözlerini açtığında Klaus'un göğsündeydi. İkisi de balkonda uyuya kalmıştı. Caroline yavaşça doğruldu. Buz gibi olmuştu. Kesinlikle birkaç gün içinde hasta olacaktı.
" Klaus, Klaus uyan! "
Gözlerini aralayıp Caroline'a baktı.
" Ne var Caroline? "
" Kalk hadi yerine geç burada hasta olucaksın."
" Sanki bütün gece burda uyuyan biz değilmişiz gibi konuşuyorsun."
" Olabilir. Sonra senin senin yüzünden hasta oldum laflarını dinlemek istemiyorum. O yüzden kalk içeri geçelim."
" Hasta olursam bana bakmak mecburiyetindesin Caroline" dedi ve art arda hapşırdı.
" İşte şimdi yandık! "
Diye söylendi Caroline. Klaus üstünü değiştireceğini söyleyince Caroline odasına geçti. Oda üstünü değiştirdi. Üşüdüğü için kalın bir şeyler giydi. Hasta olmak istemiyordu. Bugün burada son günleriydi.

                               ***

" Caroline hadi artık !"
Rebekah beklemekten sıkılmıştı. Herkes hazırdı ama bir tek Caroline valizini alıp aşağı inememişti. Caroline cama çıkıp konuştu.
" Telefonumu bulamıyorum. Biraz daha bekleyin! "
Hiç bir yerde yoktu. Bakmadığı yer kalmamıştı.
" Artık yola çıkmalıyız son dakika bir toplantı çıktı ve ona yetişmem gerek" Elijah'ın konuşmasıyla son dakika değişikliği yapıp Klaus Caroline ile dönecekti. Elijah diğerleriyle birlikte büyük araçla gidecekti. Şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Klaus Caroline'a yardım edip bir an önce evine gitmek istiyordu. Kendini hiç iyi hissetmiyordu.
Evde deli gibi her yere bakan bir Caroline buldu. Haline gülmeden edemedi.
" İstersen sana yardım edebilirim"
" Hiç fena olmaz"
Klaus önce Caroline'nın el çantasına baktı. Ne olur ne olmaz diye. Doğru tahmin etmişti. Telefon çantadaydı.
"Buraya bakmayı hiç düşündün mü? "
Caroline Klaus'a baktığında elinde salladığı telefonu gördü.
" Aptal kafam. Çantama koyup sonra da unutmuş olmalıyım! " Diyip kafasına vurdu.
" Neyse telefonu bulduğumuza göre artık gidebiliriz." Kapıya yöneldiği sırada Caroline seslendi.
"Klaus! "
" Efendim"
" Şey, iyi misin sonuçta hasta olmanı istemem"
" Şuanlık bir şey yok "
Anladım anlamında kafasını salladı.
" Hadi gidelim" diyip Caroline'nın valizini alıp aşağı indi. Caroline da onu takip etti. Kapıyı kitleyip arabaya bindiler. Uzun bir yolculuk onları bekliyordu. Caroline Klaus'un yanında yerini aldı. Arabayı çalıştırıp evin bahçesinden çıktılar. Sessizlik hakimdi. Caroline bu sessizliği bölmek adına radyoya uzandı. Aynı anda Klaus da elini uzatmıştı. Elleri birbirine değdi ama Caroline hemen çekti.
" Şarkı açsak hiç fena olmaz " diyip sevimli bir gülüş attı Klaus. Caroline da sadece gülümsemekle yetindi.

                                ***
Sonrasında pek konuşmadılar. Klaus daha da halsizleşti. Caroline da fark etti. Klaus'a sorduğunda Klaus " iyiyim" diye geçiştirdi onu. Caroline dayanamayıp elini Klaus'un alnına koyup ateşine baktı. Yanıyordu.
" Klaus yanıyorsun!"
"Bilmediğim bir şey söyle"
" İstersen ben kullanayım biraz dinlen"
Klaus İtiraz etmedi. Caroline şoför koltuğuna geçti. Klaus da yanına geçince tekrar çalıştırdılar.
" İstersen hastaneye gidelim böyle iyileşemezsin"
" Gerek yok birkaç güne toparlarım"
Klaus ne kadar ciddi olsa da Caroline dinlemedi. Zaten Klaus yolda uyumuştu. Hastanenin önüne gelince Klaus'u uyandırdı. Klaus istemeyerek arabadan indi.

                               ***

Doktor muayene edip birkaç ilaç yazdı. Sonra ilaçları da alıp eve geçtiler. Caroline evdekilere işi olduğunu biraz geç geleceğini söyleyen bir mesaj attı.
Klaus'a destek oldu. Ayakta duracak hali yoktu çünkü. Anahtarı Klaus'tan alıp tek eliyle kapıyı açtı. Salona doğru yürüyüp Klaus'u koltuğa yatırdı.
" Sen burada dur ben sana battaniye ve yastık getireyim."
Tam arkasını dönüp yukarı çıkacaktı ki
" Tabi önce yerlerini öğrenmem gerek"
Klaus yerini söyleyince gidip getirdi.
" Kalk bakalım."
Yastığı arkasına  koydu. Battaniyeyi de örtüp tekrar konuştu.
" Yeterli mi bir tane daha yastık getirmemi ister misin? "
" Aslında bir yastık daha olsa fena olmaz"
Caroline yine gidip getirdi.
" Şimdi oldu mu "
Klaus kafasıyla onayladı.
" Sen burada dinlenirken bende sana çorba yapayım. Sonra da ilaçlarını içersin."
Mutfağa girip dolapları açtı. Çorba yapmak için bir tane tencere buldu.

                                ***

Caroline çorbayı yaparken Klaus sesini duyurmak için bağırdı. Caroline yanına gelince " bana bir bardak su getirir misin aşkım"
Madem Caroline yüzünden hasta olmuştu. Bunun acısını çıkartacaktı.
Caroline suyu getirince bilerek beğenmedi " çok soğuk bu "
Bardağı Caroline'a verip biraz daha sıcağını getirmesini istedi. Caroline fark etmişti ama sesini çıkarmadı. Tekrar su koyup Klaus' a götürdü.
" Bu arada ne yapıyorsun sen? Çok kötü koktu"
Caroline duyduklarına sırıttı. " Brokoli çorbası"
" Kendine yapıyorsun heralde. Ben hayatta ağzıma sürmem"
" Hayır sana yaptım ve mecbursun. İçeceksin."
Klaus mırın kırın etse de Caroline o çorbayı ona içirecekti. Hemen bir kase bulup çorbayı koydu. Yanına da birkaç dilim ekmek koydu. Klaus'un yanına gitmek için adımladı.
" Çorba hazırrrr"
" Hayır ya içmem onu"
Caroline Klaus'un yanına oturup tepsiyi kucağına koydu.
" İçeceksin. Hadi soğutma! "
Klaus duymamış gibi yaptı. İçmeyecekti.
" Klaus içer misin şunu! "
" Sen içirirsen belki. "
Caroline  çorbadan bir kaşık alıp Klaus'a uzattı.
" Açsana ağzını"
"İçmem ben onu"
" Bebek gibisin Klaus !"
" Evet ama senin bebeğin."


Beğenip yorum yapmayı unutmayınnn❤️

KlarolineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin