herkesin dersi bitmişti, bulundukları katta proje hazırlayan birkaç öğrenci ve kütüphane görevlisi dışında kimse yoktu.
choi onları henüz kilitlenmemiş boş bir amfiye getirdiğinde aynı zamanda hararetle biriyle mesajlaşıyordu. sonunda ekranı kilitleyip kapatırken gergin omuzları biraz gevşetmişti.
jackson ise somurtarak cam kenarına yaklaşıp oturdu. yanında ren pencereyi açmış ve kimin göreceğini umursamadan sigarasını yakmıştı.
gerginlik ortamda bir insan gibi varlığını hissettiriyordu. choi laf açmak için dudaklarını aralasa da patlama etkisi yaratacakmış gibi olan bu ortamda sessiz kalmayı tercih ederek dudaklarını büzdü.
en azından amfinin kapısı aralanıp uzun boylu sevgilisi içeri girene kadar bunu başarmıştı.
yugyeom "bebeği-" diye girdiği kapıdan beklemediği yüzlerle karşılaşınca dumura uğramıştı. pembe saçlı çocuğu hemen tanımıştı ve bu onun için daha fazla bela sinyali çakınca "hassiktir" diye mırıldandı.
choi şaşkın sevgilisine yaklaşıp kapıyı tutan elini kavradığında genç adamın çatık kaşları altındaki hesap soran bakışları ona döndü. beyaz tenli oğlan kısa bir an yutkunarak gözlerini kaçırmıştı. ensesinden bastıran sıkıntı terleri iyice onu basarken dayanamayıp iki yabancı gözün önünde yugyeom' un dudağına tatlı bir öpücük bıraktı. uzun oğlan göğsüne sıkışan panik ve telaşla geri çekilmek üzereydi ki youngjae ona müsade etmeden elini çekiştirerek jacksonlar'ın yanına sürüklemişti.
"yugi," dedi sevgilisinin bilek içini okşayıp jackson ve ren'i işaret ederken. "jackson' dan haberin olduğuna eminim. jaebeom'un şimdiki hedefiymiş doğru mu?"
yugyeom, gözleri dolu dolu kollarını göğsü altında bağlamış olan çocuktan bakışlarını kaçırdı. şu an birilerinin ilişkisini öğrenmesi bu oğlan yüzünden ikinci plana atılmıştı. choi'yle uzun zamandır gizli saklı yürütsede şimdi bu kadar açık bir şekilde önde durmalarının baskısı omuzlarında bir yerde görmezden gelinemeyecek kadar varlığını korurken onaylarcasına başını sallamış ve esmer oğlanı tanıdığını belirtmişti.
ren dayanamayıp sigarasını pervaza bastırdı ve sinirle izmariti dışarı attığı sırada "o orospu çocukları en yakın arkadaşlarının da ibne olduğunu biliyor mu?" dedi iğnelercesine.
yugyeom ona ters ters baksa da miniğinin elini sıkmasıyla dilinin ucuna gelen tüm kelimeleri yutmuştu.
"bilmiyorlar." dedi choi. "onlar yüzünden sayısız kez kavga etmiş olmamıza rağmen yugyeom bunu açıklayamaz."
ren alayla kahkaha attı, gözlerinden nefret dolu bir ifade gelip geçerken omzuna yaslanan jackson' la bakışlarını biraz daha bastırmaya çalışmıştı.
fakat yine de "korkak herif!" demekten kendini almadı.
yugyeom öne atılıp onun yakasına yapışmadan önce "sesini sikerim, kes!" diye hırlamış ve choi' nin beline sarılmasıyla ellerini iterek onlardan uzaklaşmıştı.
sinirliydi, yıllardır gizli saklı bu durumu yaşamak, sevdiği adamı rahatça yanında tutamamak ve arkadaşlarından benliğini gizlemek onu zaten rahatsız ediyordu. üstüne diğerleri kız arkadaşı var sanıp youngjae'yle her tartıştığında onu içmeye götürdüklerinde ve hiç var olmayan kız hakkında atıp tuttuklarında içindeki tüm her şeyi çıkaracak gibi oluyordu ama yine de susuyordu.
susuyordu çünkü ne kadar kardeşim dediği adamlar olsa da diğerlerine ne yaptıklarını gözleriyle görmüştü. kendi için bir nebze dayanırdı fakat youngjae' nin başına gelecekleri kaldırabileceğine inancı sıfırdı. yapamazdı, ne onun sevdiği şeylerin elinden alınmasına ne de ağlamasına dayanamazdı.
sinirle sıralardan birine tekme attığında çıkan gürültüden irkilen tek kişi jackson'dı. çocuk o kadar dalgındı ki çıt sesi çıksa bile ödü kopuyordu.
choi, yugyeom' un sınıfın diğer ucunda kalmasında sakınca görmeden çabucak konuya girmek istedi.
"yugi, jackson ve ren' e yardım etmeni istiyorum." dedi usulca. yugyeom amfinin merdivenlerine çöküp ona tek kaşını kaldırıp baktığında devam etti. "artık birilerinin o ikiliyi akıllandırması gerekiyor, sürekli dillendirmemden bıktın biliyorum ama arkadaşların tam bir şerefsiz!"
yugyeom oflar gibi nefesini saldığında jackson ona sinirle bakmıştı.
"ım jaebeom' u ağlatmak istiyorum!" dedi çocuk gibi dudaklarını büzerek. esmer oğlanın geldiğinden beri ilk kez çıkan sesi diğerlerinin dikleşmesini sağlamıştı.
"eğer yardım etmeyip korkak gibi yaşamaya devam edeceksen şimdi çıkıp gidebilirsin, sizden kimseye bahsetmeyiz ama ım jaebeom'a da onun amacını öğrendiğimi söylemeyeceksin!"
"ne yapacaksın?" diye karşılık verdi alayla yugyeom. içten içe çocuğun bakışlarında yakaladığı ifadeden hoşnuttu ve kendisi de uzun zamandır arkadaşlarının akıllanmasını isterken geri çevirmek için yeterli bir sebebi yoktu. yine de gerçeklerin acımasızlığını saklamadı ve her birini bu sefer gözlerini kaçırmadan esmer oğlanın yüzüne karşı saydı.
"onları yıkacağın bir koz bulamazsın, umursamazlar. ifşalarını mı bulacaksın, yok. zaaflarına mı oynayacaksın, tek zaafları aileleri ki yanlarından bile geçemezsin. asılsız dedikodu mu çıkartacaksın, kimse sana inanmaz. aksine bir ibne olduğun için onların altına girdiğini ve bir kenara atıldığını düşünürler. jackson, senin gücün onlara yetmez. hepimizin arkasında adı duyulmuş aileler var, ben bir şeylere karşı çıkmıyorsam annem ve choi içindir yoksa bugün can ciğer dediğim dostlarımın yarın öğrendiklerinden sonra yüzüme nasıl tüküreceklerini, beni bir köşede ölümüne dövüp hiç arkalarına bakmadan gideceklerini çok iyi biliyorum."
yugyeom içindekileri dökmenin getirdiği rehavetle sırtını taşa yaslayıp dirsekleri üzerinde geriye yaslandı. gözleri amfinin yüksek tavanındaydı ve dudaklarında buruk bir gülümseme vardı.
"güç onların elindeyken sana vereceğim iki üç koz maçı kazanmanı sağlamaz," dedi mırıldanarak. kirpikleri ağır ağır gözkapaklarının üzerine örtünürken "fakat-" dedi emin olamayarak.
"onun zaafı haline gelebilirsen işleri değiştirirsin."
≭۵
yn:
YES
KAWGA
DÖWÜŞ
ÖPÜŞMEK
YESakşama diğer bölümü de yazıp atıyorkeee
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beauty boy.jackbeom
Fanfictiontatlı oğlan wang jackson ve homofobik ım jaebeom' un oyun bozan çarpışması. |text°metin°instastory| *uyarı* feminen jackson +16