Hug

6.9K 633 548
                                    

I could've spent forever with your hands in my pockets
Picture of your face in an invisible locket
You said there was nothing in the world that could stop it
I had a bad feeling

"Draco, git başımdan!" Harry arkasını dönüp sinirle konuşunca Draco gülmeye başladı. "Bana ilk defa adımla sesleniyorsun. Bu da bir gelişme Potter. Galiba bana aşık olmaya başladın."

"İğrençsin." Harry yüzünü buruşturup konuşunca Draco'nun hala kendisine gülümseyerek baktığını görüp göz devirdi. Draco sabahtan beri peşinde geziniyordu. Her ders arasında, iki saniye yalnız kaldığı her anda Draco onu buluyordu. Artık sıkıldığı için "Ne istiyorsun?" diye sorunca Draco daha da gülümsedi.

"Ne istediğimi çok iyi biliyorsun Potter. Bir günlüğüne seni istiyorum." dedikten sonra Harry'nin sinirle ona baktığını görüp "Balo için." diye ekledi.

"Ben de sana hayır diyorum." Bu sefer Harry de gülümseyerek konuşunca Draco omuz silkti. "O zaman tüm gün yanında dolaşıp seni rahatsız edeceğim."

"Öyle mi?" Harry inanmıyormuş gibi konuşunca Draco "Öyle." diyerek onu onayladı. Sonra Harry'nin yüzüne alaylı bir gülümseme oluşunca Draco gözlerini kısıp ona baktı. Aklından kötü şeyler geçtiği belliydi.

Beraber yürüdükleri sırada Harry ortak salona girip Gryffindor masasına oturunca Draco sinirle ona baktı. "Gelmiyor musun?" Harry'nin   gülerek seslenmesi onu daha da sinirlendirince "Gelmiyorum!" diyerek kendi yerine geçti.

Oturduğu an Pansy ona döndü. "Potter ile gitmek isteyen birkaç kız var. Çoğu Gryffindor olduğu için onları nasıl ikna edeceksin bilmiyorum."

"Bir şekilde hallederim. Benimle eş olana kadar teklif etmeseler yeter." Draco yüzünü eline yaslayıp Gryffindor masasına bakınca Harry'nin Ron ile konuştuğunu görüp önüne döndü.

Onu nasıl ikna edebileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Şu an sanki Blaise ve Pansy ile değil de Potter ile iddaya girmiş gibiydi. Başından beri kendisinden nefret ettiğinin farkındaydı. O da ondan nefret ediyordu. Bu yüzden Harry kendisiyle eğlendiğinde bir şey diyemiyordu.

Yine de kendisinden çok emindi, Potter ile baloya gidecekti. Konu artık sadece kaybetmek değil gibiydi. Harry'i ikna etmeye çalışmak onun için farklı bir durumdu. Bu kadar inatçı olması tatlıydı. Yine de bunları düşünmemeye karar verdi. Blaise onun koluna dokununca arkadaşına döndü.

"Galiba artık kaybediyorsun." Blaise'in gülmemek için zor durduğu her halinden belli olunca Draco yeniden Gryffindor masasına baktı. Harry'nin yanına gelen kız bir şeyler anlatıyordu. Ron'un gülmemek için kıpkırmızı olmuş ifadesinden kızın baloya gitmek istediği açıkca belli oluyordu. Ayağa kalkıp Gryffindor masasına geldiğinde onların binasından bir kız olduğunu görüp göz devirdi.

"Yani, baloya benimle gitmek ister misin?" Kız beklentiyle Harry'e bakınca Harry belinde hissettiği kollarla şaşkınca gözlerini açtı. Kim olduğuna bakmak için kafasını çevirmesine gerek bile yoktu. Herkesin bir anda sessizleşmesinden ve gözünün önündeki parlak sarı saçlardan kim olduğunu hemen anlamıştı. Bunlar yetmezmiş gibi Draco gülümseyerek kendisine döndü. "Benimle gideceğini söyleyecektin değil mi?"

"Ne yapıyorsun?" Harry fısıltıyla sorunca Draco daha da gülümsedi. "Cevabını merak ediyordum ama cevap vermene gerek kalmadı galiba."

𝐃𝐚𝐧𝐜𝐢𝐧𝐠 𝐖𝐢𝐭𝐡 𝐎𝐮𝐫 𝐇𝐚𝐧𝐝𝐬 𝐓𝐢𝐞𝐝 | 𝐃𝐫𝐚𝐫𝐫𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin