"Başlayalım o halde."
Saat on ikiyi geçiyordu. Bu iş, bu gece bitecekti. Beyaz evin önünde durup duvarın dibine sindi iki genç. Yol kenarında, arabanın içinde bekleyen diğer arkadaşları evi gözetliyorlardı uzaktan. Şoför koltuğundaki Lee Min Ho, sadece üst kattaki bir odanın ışığının açık olduğunu söyledi duvarın dibinde saklanan arkadaşlarına, telefonla.
"Diğeri uyuyor demektir bu."
Fısıltı ile konuştu çilli olan. Diğeri ise başıyla onayladı ve telefonunu cebine koydu. Arabadaki altı genç, hafif bir endişe ile bekliyorlardı. Başaracaklarına inanıyorlardı ama yine de ufak bir korku vardı içlerinde.
Arka koltukta oturan, en küçükleri olan konuştu; "Sizce yapabilecekler mi?"
"Yapacaklar... Yapmak zorundalar."
Seo Changbin'in kendinden emin konuşması, biraz olsun rahatlatmıştı Jeong In'in içini.
Çakı yardımı ile birkaç dakika içinde açtığı kapıyı yavaşça itti Bang Chan. İçeri girdi sessiz adımlar ile, Lee Felix de hemen arkasındaydı. Ev, zifiri karanlıktı. Felix'in elinde fener vardı ancak dikkat çekmemek için açamıyordu. Bunun yerine telefonun ekranından gelen ışık ile idare ettiler. Merdivenleri çıktılar, üst kattaki odalardan sadece birinin kapısının altından ışık süzülüyordu. Chan ile Felix birbirlerine döndüler.
Chan;
"Hera... Uyanık olan o olmalı.""Ne yapacağız? Önce Sue'yi mi almamız gerekiyor?"
Başı ile onayladı Chan.
"Sue uyuyorsa fazla gürültü çıkarmadan onu arabaya götürebiliriz. Ancak elimizi çabuk tutup Hera'yı etkisiz hale getirmemiz gerekiyor.""Bu taraftan o zaman."
Hemen yanlarında bulunan kapıya dönüp biraz yaklaştılar. Kulağını kapıya dayadı Felix, ses yoktu. Gözleri ile Chan'a işaret verdi. Chan da kafasını sallayınca kapıyı yavaşça açtı Felix. Telefonun ışığının aydınlattığı kadarıyla görüyorlardı içeriyi. Yatakta uyuyan bir beden vardı. Bunun Sue olduğunu biliyorlardı zaten. Cebinden eteri çıkartıp beze damlattı Chan. Tam odadan içeri girecekleri anda, ışığı açık olan odanın kapısı açıldı. İkili, aynı anda oraya döndü. Yakalanmışlardı.
"Siz-"
Hera çığlık atmak üzere iken Chan hızla ona yöneldi ve elindeki bezi ağzına kapattı. Genç kızın çırpınmaları sadece saniyeler sürmüştü. Çok geçmeden bayılmış, bilincini kaybetmişti. Gürültü yüzünden Sue'nin de uyanmasından korkan Felix hızlı davrandı. Kendi elindeki eter ve bez ile yatağa ilerleyip hızlıca halletti işini. Artık iki kız da etkisiz haldeydi. Tek fark; Sue uyandığında büyük bir şoka uğrayacaktı ev arkadaşı Hera'nın aksine.
Chan, Hera'yı sırtına aldı. Felix de Sue'yi kucağına alınca hızla indiler merdivenleri. Kapıdan çıkan bedenleri görünce gülümsedi Min Ho. Aynı şekilde diğerleri de.
Han Jisung;
"İşte budur!"Arabaya binip kızları koltuklara bıraktılar. Oldukça geniş olan bu araba, bu gece üç kızı daha misafir edecekti. Alt sokaktaki eve doğru sürmeye başladı Min Ho.
"Az kalsın yakalanıyorduk."
Felix'in cümlesi ile kaşlarını çattı Hwang Hyunjin.
"Evde biri daha mı vardı?"
"Hera'dan bahsediyor. Bayıltmadan önce bizi gördü."
Kim Seungmin;
"İyi yırtmışsınız ama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flare | Stray Kids
FanfictionBir deniz fenerini izleyerek hayallere daldık. Bir gün bu evden, bu cehennemden kurtulacağımıza inandık. Başta yardım istedik o fenerden. Ama tüm umutlarımız yerle bir olduğunda, beklemekten başka bir çözüm yolu kalmadı elimizde. Biz de sustuk. Bul...