Bang Chan, odaya girdiğinde Hera'yı yatağın üstünde öylece otururken buldu. Dizlerini kendine çekmiş, çenesini kollarına yaslamış ve sırtını duvara dayamıştı. Sıkıldığı, derin düşüncelerde olduğu belliydi. Neden burada olduğunu, bu çocukların ne istediğini düşünüyordu ama hiçbir sonuca varamıyordu.
Kapının önünde duran Chan'a baktı, gözlerini devirerek kaçırdı bakışlarını. Chan, derin bir iç çekerek ona ilerledi ve elini uzattı. Hera, anlamadan bakmıştı.
"Gel."
Bu komutu umursamadan çatık kaşları ile bakmaya devam etti, Hera. Chan, ilk defa bu kadar nazikti. Bir şeyler mi planlıyordu?
"Hera, inat etme de gel benimle. Aşağı inelim. Öğrenmen gereken şeyler var."
"Aniden?"
Chan sadece tebessüm etmişti. Kafasını salladı. Her ne kadar, Chan'a güvenmese ve nefret etse de, artık gerçekten bilmek istiyordu burada ne işi olduğunu, yahut bu çocukların amaçlarını. Bu yüzden Chan'ın elini tutup yataktan kalktı. Beraber aşağı indiler. Diğer yedi çocuk da salonda oturmuşlardı, belli ki her şey açığa çıkacaktı. Bazıları, açıklama yapmak için erken olduğunu düşünse de, Chan'a göre doğru olandı bu. Hera, bilmek zorundaydı. Bilirse güvenirdi onlara, yardım ederdi.
Çekinerek Chan'ın elini bıraktı Hera. Chan, yönlendirince tekli koltuğa geçti. Bakışların üzerinde olması, onu biraz geriyordu. Chan da Felix'in yanındaki boşluğa geçince derin bir nefes aldı.
"Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Aslında, işler biraz karışık. Sana anlatmadan önce, yaşadığınız şeyler için özür dilemek istiyoruz. Pek hoş olmayan muameleler gördünüz. Üzgünüz."
Hera'dan bir tepki gelmeyince devam etti Chan.
"Öncelikle; sizi kaçırmamızın arkasında asla kötü bir niyet yok. Amacımız, sizleri korumak. Buna emin olabilirsin."
Hera, kaşlarını çattı.
"Neyden?""Hepinizin üye olduğu Sivil Savunma Kulübü hocası Profesör Kwak'tan. O şerefsiz, sizleri berbat bir dünyanın içine sürükleyecekti. Öğretmen falan değil kendisi, size oyun oynuyor. Sadece size değil, herkese!"
Duydukları ile hayrete düşen Hera, gözlerini şaşkınlıkla büyüttü. Algılamaya çalıştı.
"N-nasıl? Çok iyi biridir o... Bize birçok konuda yardımcı oldu."
Min Ho;
"İki yüzlü pezevenkin teki işte. Aramıza sızdı, hepinizi etkilemeyi başardı. Adamın derdi ders vermek falan değil. Onun yüzünden okuldan atılan arkadaşlarımız var. Aynı şeyleri size de yapacaktı."Chan, Min Ho'yu kafasını sallayarak onayladı ve devam etti.
"Hatırla, Hera... Anlattığı şeyler, verdiği dersler, konuşma tarzı; Hepsi, bu ülkeyi kötüler cinsten değil miydi? Sizin beyninizi yıkayıp, düşünce yapınızı değiştirmeye çalışıyordu. Bunu, size fark ettirmeden bilinç altınıza sokacak şekilde anlattığından dikkatinizi çekmedi belki ama zamanla yanlış yollara sapacaktınız onun yüzünden."
Profesör'ün, Güney Kore Cumhuriyetini ciddi anlamda kötüleyecek biçimde konuştuğu zamanları hatırladı Hera. O, ufak tefek şikayetleri olduğunu sanıyordu sadece. Ama şimdi iyi düşününce, adam gerçekten ülkeye düşmandı. Sanki bu ülkeden değilmiş gibi, sanki zorla yaşıyormuş gibi.
"Evet... Yönetim biçimi, ekonomi veya diğer konular; her fırsatta aşağılardı, başka ülkelerle kıyaslardı. Biz pek umursamıyorduk ama ona katılan ve hak veren öğrenciler vardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flare | Stray Kids
FanfictionBir deniz fenerini izleyerek hayallere daldık. Bir gün bu evden, bu cehennemden kurtulacağımıza inandık. Başta yardım istedik o fenerden. Ama tüm umutlarımız yerle bir olduğunda, beklemekten başka bir çözüm yolu kalmadı elimizde. Biz de sustuk. Bul...