Min Ho, alacaklı gibi çalarken kapıyı nefes nefese kalmıştı koşmaktan. Saniyeler içerisinde Nancy açtı kapıyı, Min Ho'yu gördüğüne şaşırmaya bile fırsatı olmadan Min Ho içeri girmişti. Salona doğru koştu ve koltukta oturmuş, ayaklarını uzatan ve üzerinde bir battaniye ile adeta 'ben gribim' diye haykıran sevgilisine ilerlemişti.
"Lu Yin!"
Min Ho'nun gelmesini hiç beklemiyordu Lu Yin. Elindeki yeşil çay dolu fincanı sehpaya bıraktıktan sonra ona dönmek istemişti ki Min Ho'nun kolları arasına girmesi bir oldu. Şaşkınlıkla elini sırtına götürdü. Gerçekten çok endişeli görünüyordu.
"Min Ho?"
Min Ho geri çekilip Lu Yin'in yanaklarına götürdü, çok ateşi vardı.
"Yanıyorsun. Tanrı aşkına nasıl bu kadar hasta olabilirsin?"
"Senin nasıl haberin oldu?"
Min Ho cevap vermeyip doğruldu ve kollarını sıvadı. Salon girişinde duran Nancy'le konuştu yanında getirdiği poşetten ilaçları çıkarırken.
"Çorba falan yaptın mı Nancy?"
"Yapacaktım ama istemedi ben de vitamin verdim ve yeşil çay yaptım."
Min Ho sıkıntıyla ofladı.
"Niye onu dinliyorsun ki sen? Neyse, ben yaparım. Sen ıslak bir bez hazırla alnına koymak için, çabuk."Nancy kafasını salladı ve salondan ayrıldı. Lu Yin yerinde rahatsızca kıpırdandı o sırada, "Min Ho, bunlara gerek yok aslında. Daha iyiyim şu an ben-"
"Hiç boşuna konuşma, ben ne yapacağımı biliyorum. Böyle oturarak iyileşemezsin. Ayrıca ne demek iyiyim? Çok ateşin var."
"Onlar ne?"
"Gelirken eczaneden ağrı kesici, ateş düşürücü ve biraz da vitamin aldım. Çorbayı içtikten sonra ilaçlarını da alırsın, sonra biraz uyursun."
Lu Yin, ister istemez gülümsedi. Bu çocuğun düşünceli halleri en sevilesi anlarıydı. İşte sırf bu yüzden kızamıyordu ona şu iş teklifi mevzusunda. Min Ho'nun kendisine bu olayla ilgili bir şey söylememesinin sebebi olduğuna inanıyordu. Çünkü onu çok iyi tanıyordu. Anlatmak istemezse zorlamazdı.
Nancy'nin getirdiği ıslak bezi Lu Yin'in alnına koydu Min Ho. İlaçları de sehpanın üstüne bıraktıktan sonra oturduğu yerin arkasına yastık sıkıştırdı Lu Yin rahat hissetsin diye. Burnu ve yanakları kıpkırmızı olan Lu Yin, şu an hasta değilmiş gibi iyi hissediyordu ve bunun tek sebebi Min Ho idi.
Nancy iç çekti.
"Sizi görünce sırf böyle tatlı anlar için sevgili yapmak istiyorum ama sonra her erkeğin Min Ho gibi olmadığını hatırlıyorum ve vazgeçiyorum. Ben hasta olsam ve bunu erkek arkadaşıma söylesem 'geçmiş olsun' diyip telefonu suratıma kapatır herhalde."Min Ho gülmeden edemedi.
"Niye öyle diyorsun?""Şanssızım ben Min Ho'cuğum. Benim karşıma adam gibi adam çıkmaz. Zaten tüm jenerasyon erkeklerinde bi' şerefsizlik almış başını gidiyor!"
Lu Yin de gülmüştü, Nancy'nin bu halleri eğlenceliydi. Min Ho kafasını iki yana sallayıp mutfağa ilerledi çorba yapmak için. Nancy, Lu Yin'e döndü, "Daisy'lerin yanına gideyim de sizi baş başa bırakayım ben
Şehir kütüphanesine gittiler.""Aşk romanları okuma."
"Okumama gerek yok zaten gözümün önünde canlısı var."
Lu Yin bu sefer kahkaha atmıştı. Nancy ile çıkmadan önce birbirlerine el salladılar. Biraz sonra elinde tepsi ile Min Ho girdi salondan içeri. Koltuğun karşısındaki sehpaya oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flare | Stray Kids
FanfictionBir deniz fenerini izleyerek hayallere daldık. Bir gün bu evden, bu cehennemden kurtulacağımıza inandık. Başta yardım istedik o fenerden. Ama tüm umutlarımız yerle bir olduğunda, beklemekten başka bir çözüm yolu kalmadı elimizde. Biz de sustuk. Bul...