İnternetim, rezil gibi. Gözden bir şeyler kaçırdıysam affola.
Keyifli okumalar diliyorum.
Tüm oy ve yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Sevgiler 💫Bölüm şarkısı; Sezen Aksu - Gidemem
Yıllar yılı dilediğim ne varsa bir anda hepsi gerçekleşince, elim böğrümde bir şekilde olumsuz ne olacak diye beklemeye başladım.
Hurşit ve Neriman'ın evindeyken; cehennemde olduğumu zannederdim. Sonra işin içine evlilik girince; asıl cehennemime davet edildiğimi düşündüm. Yaşadıkça düşündüklerimin bir sanrıdan ibaret olduğunu fark ettim. İnsan sürekli kötüyü görüp, yaşayınca hak ettiğinin ve ömrün hayatın boyunca yaşayacağınında o olduğuna inanıyormuş.
Benim kabuklarımı kırmam biraz zaman aldı. Kabuklarımı kırıp, önyargılarımı hayatımın üzerinden çektikten sonra ise hayatımı iyilikler sardı.
Hatırı sayılır bir üniversitenin lisans öğrencisiydim. Dünya tatlısı bir oda arkadaşı edinip, kendime yoldaş bilmiştim. Yakama bir ruh hastası gibi yapışan ama içerisinde zerre kötülük bulundurmayan ve art niyetin a'sını bilmeyen bir erkek arkadaş edinmiştim. Ve en önemlisi; ne beni, ne de arkadaşlarımı yargılamayan bir eşe sahiptim. Mazlum'un sıfatı her ne kadar eş ise; bana eş değil hayat arkadaşı olduğunu biliyordum. Şayet Mazlum sadece eşim olsaydı; ben Zeynep'in hararetiyle arkasından yetişmek için koştururken, o evde Vural ile vakit geçiriyor olmazdı...
Zeynep... Dışarıdan kaba saba, asla kırılmaz gözükse de; içinde narin bir çocuk vardı. Vural'a olan siniri ise; Vural'ın kendisini satın alabileceği bir oyuncak gibi gördüğü içindi.
Bu yüzden aralarındaki hiçbir şeye karışmamaya karar verdim. Ben her ne kadar öyle değil desem de; Zeynep'in öyle olup olmadığını benden duymaya ihtiyacı yoktu. Yaşayarak görmeye, hissetmeye ve en önemlisi ben güvendiğim için değil, kendi içinde güven mekanizması oluşarak Vural ile bir arkadaşlık kurması lazımdı.
Vural ile Zeynep'in gelip, iç karışıklık yarattığı günden bize tek kar kalan oyun konsolu oldu. Herkesin bildiği benim tuşuna basmak için bile delice çekindiğim oyun konsolu... Televizyonun önüne yerleştirilmiş siyah kutuya gelip geçerken o kadar çok baktım ki... Benim için Hurşit'in evinde yemem gereken yasak olan kivi gibiydi kendisi. Tadını bildiğimden değil ama yasak oluşu öyle bir cezbedici geliyordu ki illaki gidip keşfetme hissiyle kavruluyordum.
Meraklı bakışlarım Mazlum'un dikkatini çekince; benim cesaret edemediğimi o yaptı. Küçük bir çocuğa maket yapmayı öğretirmiş gibi bana oyun konsolunu o yokken de kullanabilmem için öğretmenliğini konuşturarak öğretme işine girişti. Şayet benim muzurluklarım olmasa; Mazlum'un ciddi tavrı insanı oyun konsolundan bile soğutabilirdi...
Devamında gelen günlerde annemler geldiği için ben bayağı gerildim. İlk defa evime gelecek oluşları bir yana dursun, birini ağırlayabilecek bir olgunluğa sahip olduğumu düşünmüyordum. Hurşit'in evinde örf adet yoktu. O evden tek öğrenebildiğim amaçsızca düzenlenen sıra geceleri ve sakilik olmuştu. Ama annemler gelince kimin evinde olduğumuzun hiçbir önemi olmadığını fark ettim. Nasıl ki Manisa'daki evde benim evimse; İstanbul'daki evde onların eviydi. Ama yinede bir Ümran rahatlığına sahip olmak isterdim...
Evi dolaştığı gibi öyle bir konuşmaya başladı ki kendimi çapraz sorguya alınmış gibi hissettim. "Neden üç artı bir değil?" dediğinde duraksadım.
Üç tane odayı kim ne yapacaktı bilemedim. "Arkadaşlarımla bekar evine çıkmadım Ümran," dedim bundan mütevellit. "Bana kalsa bir artı bir bile kafiydi. Ama annemler," diyerek başımla yanımızda dikilen annemi işaret ettim. "Gelir diye iki artı bir tercih ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Opia | TAMAMLANDI
Romanzi rosa / ChickLitKüçük bir kız çocuğuydum. Bedenim büyüdü. Ruhum bir üvey babanın elinde yok oldu. Adımı parlamam için Yıldız koyan annem, gün geldi tüm ışığımın sönmesine göz yumdu. Yıldız oldum, ruhum tutunamadığım gökyüzünden kaydı. Ben, hiç parlayamadım. Tahtım...