Atlantis
Zamanın sislerinde iyiliği kaybetmiş, kibirli bir ruhun üstesinden kimse gelemezdi. Kötülüğün tadını almış biri, zaten iyiliği ret ederdi. Başkası olsa hiç düşünmeden çekerdi Vera'yı karanlık çukura, tüm bedenini gömerdi gölgelere. 'ben batmışım o neden batmasın derdi?'
Ancak Calp'ın aklına bile uğramadı bu düşünce. Ruhu aydınlığın son çizgisinde dolaşırdı ama karanlığa atım atmazdı. Karanlık ona hükmedemezdi.
Calp'ın gözleri Vera'nın uyuyan masum yüzünde gezindi. Dünya'da saflık varsa eğer o saflık kızın yüzünde biçimlenmişti. uzun kirpiklerinde... minik burnunda... kırmızıya çalan dudaklarında...
Dün gece aklından çıkmazken göz kapakları birbirine dokunmak istememişti. Vera narin bedenini, Calp'ın kollarına teslim ederken onu yatağa taşımıştı.
Böyle olacağını tahmin etmemişti. Kızın sıradan olduğunu düşünmüştü, arkasına bakmadan korkup kaçacağını sanmıştı.
Zayıf bir bedende, güçlü bir ruh hapsolmuştu ama Calp bu ruhun esaretine son vermek istemiyordu. Çünkü kimi zaman doğru olan esarettir, özgürlük değil.
Kızın nemli gözleri 'ben farklı olmak istemiyorum' diye bağırırken, Calp farkın değerli olduğunu biliyordu. İnsanlar farklarıyla var olurdu, her şeyden önce kıza bunu ispatlamalıydı.
Değersiz hisseden bedenini ve onu her seferinde kanatan ruhunu dize getirmeliydi.
Yapabilir miydi? Emin değildi...
Denemeye değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaosun Ortasında, Şeytanın Peşinde
Teen FictionYeterince şeytanın peşinden gidersem onun gibi olabilir miyim? Kader çizginizi değiştiremeyeceğinizi söylerler, tıpkı kişiliğiniz gibi. Vera, doğduğundan beri koca bir kaosun içinde mücadele veriyordu. Büyük yuvarlak masanın etrafında geniş ailesiy...