3

5.2K 542 667
                                    

jungwon'nun çağıracağı kimse kalmamıştı. heeseung hyung vardı ama onu da rahatsız etmek istemezdi sonuçta üniversiteye hazırlanıyordu.

telefonu masasına bıraktı ve odasından çıktı sinirle. tek başına bir yere gitmekten gerçekten nefret ederdi. salon ile birleşik olan mutfağın bardak dolabından su bardağı çıkardı, tezgahın üzerinde ki sürahiyi alarak kendine su doldurdu. içerken uzun boylu bir çocuk eve girdi, ah bu soobin hyung'tu.

"bardağı kıracaksın kardeşim. biraz sakin ol." 

"ah hyung..."

bardağı tezgaha bıraktı, aklına gelen şey ile hızlıca abisine döndü.

"hyung benimle basketbol maçına gelir misin? tek gitmekten nefret ederim bilirsin."

soobin kolundaki çantasını yemek masasının yanına bıraktı. kendi odasına yönelirken konuşmaya başladı. 

"yeonjun'a ders çalıştırmam gerek söz verdim, zaten kitaplarımı almak için gelmiştim, özür dilerim jungwonie~~"

jungwon abisinin tatlı gibi davranmasına sinir olurdu. ah doğru nerdeyse her şeye karşı nefret beslerdi.

soobin odasına girdiğinde jungwon derince bir yutkundu ve mahallede ki herkesin bile duyabileceği bir ses tonuyla bağırdı.

"hepinizin sevgilisi var onlarla zaman geçirmekten bana vakit bile ayıramıyorsunuz, ah keşke benimde sevgilim olsa size muhtaç olmazdım!"

içindekileri dökmüş, içtiği sudan bir yudum daha almıştı. maç saati yaklaşıyordu giyinip çıkmalıydı. hızlıca odasına gitti. gardolabından kendisine bol grimsi bir pantolon, beyaz gömlek ve kahverengi yatay çizgileri olan krem rengi kazağını çıkardı (medyada var). çıkardıklarını yatağa bıraktı, üzerindekileri çıkardı ve onun yerine yatağına koyduğu kıyafetleri üzerine geçirdi.

aynaya baktığında 'gerçekten tatlı oldum' diye düşündü. telefonunu, kulaklığını ve biletini koyduğu kol çantasını açtı, her zaman yanına aldığı pansuman malzemelerini çantasına koydu.

çok dikkatli birisiydi jungwon, ya birisine bir şey olsa? diye düşünürdü her zaman.

odasından çıkmadan yasemin kokulu parfümünü sıktı boynuna. artık tam olarak hazırdı kol çantasını geçirdi sağ oluna, odasından ayrıldığında yan odasında olan abisinin kapısına vurdu.

"ben çıkıyorum, sanada sevgilinle iyi yiyişmeler."

"hey biz ders çalışıcağız!"

jungwon göz devirdi kapının arkasından. ardından evden çıktı, sokakta yürürken canı sıkılmıştı 3 mahalle sonra ulaşabilirdi durağa. çantasından telefonunu ve kulaklığını çıkardı, bulduğu herhangi bir müziği açtı.

___

but you'll never be alone
l'll be with you from dusk till dawn
l'll be with you from dusk till dawn
baby, i'm right here
l'll hold you when things go wrong
I'll be with you from dusk till dawn
I'll be with you from dusk till dawn
baby, l'm right here

___

çok sürmeden durağa geldi. beklemesinin arasından 2 dakika sonra otobüs geldi.

••••••••

otobüs tam kapalı salonun önünde durduğunda dışarıda ki kalabalıkla şaşırmıştı. buraya sadece ödev için gelmişti, bu kadar insanın basketbol ile ilgilenmesi garip gelmişti çünkü basketbol hakkında hiçbir fikri yoktu -ki zaten öğrenmek için buraya gelmişti.

hemen diğer insanların yanına gitti jungwon. herkesin arasında sarı saçlı olan çocuğu fark etti.

"gerçekten çok yakışıklı."

dışından söylediği şey ile etrafında ki dört, beş gencin ona baktığını gördü. hızlıca kendini toplayıp sarı saçlı çocuğa kırpmadan bakan gözlerini çekti o yönden.

sonunda sıra ona geliyordu önünde ki iki kişiyi saymazsak. biletini gişeye verdi ve mutlu bir şekilde içeriye girdi. koltuk numarası olan 17 numaralı koltuğu aramaya koyuldu. bir süre sonra 3. sırada kolidora karşı en yakın koltuğun ona ait olduğunu öğrendiğinde oraya oturdu.

kafasını sağa doğru çevirince bir şey fark etmişti, beğendiği sarı saçlı çocuk ile yan yana oturuyorlardı.

basketbol | jaywon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin