11

384 51 20
                                    

Hanlim Lisesi 13:38

Huening Kai, karşısında ona elini uzatan uzun boylu kıza hayranlıkla bakmıştı. İlk olarak profil fotoğrafında gördüğü kızın bu denli uzun olmasını beklemiyordu. Yüzü tıpkı bir bebek gibi hatta bir porselen bebek gibiydi.

Zorlukla yutkunarak ona uzatılan eli nazikçe kavradı. Parmakları genç kızın avucuna dolanırken kan akışı hızlanmış, kalbi atmayı bırakacakmış gibi teklemişti.

Kekelememek için kendini tutmuştu, "Selam Wonyoung. Ben Huening Kai."

Wonyoung, sevinçle karşısındaki çocuğa bakarken dizlerinin titrediğini hissetmişti. Bu ne tür bir histi böyle?

Gözleri aylardır istediği oyuncağa sonunda kavuşan bir küçük kızınki gibi parlamıştı. Ellerini sıkı sıkıya tutan, terlediği için saç uçlarından küçük damlalar dökülen ve etkileyici yüz hatlarına sahip olan bu çocuğa öylece bakıyordu. 

Çok yakışıklı. Hem de fazlasıyla.

Kendi kendine söylediği cümleyi içinden söylemiş olduğunu umarak nazikçe elini çekti. Ondan birkaç santim olan çocuk ise elinin tekiyle ensesini kaşıyarak utangaç bir tavır takınmıştı. 

İkisinin de birbirlerine söylemek istedikleri, konuştukları süre boyunca anlatmak istedikleri çok şey vardı. Fakat ilk defa yüz yüze birbirlerini görüyor olmanın verdiği utançla dilleri tutulmuş, başları öne eğilmişti. Mesajlardaki o salakça tavırlarından eser yoktu. İkisi de bir anda resmileşmiş, sanki Wonyoung hiç küfür etmiyormuş gibi şeker kız Candy moduna girmişti. Huening Kai ise sanki her şeyi şakaya vuran aptal değilmiş de, karizmatik bir voleybol oyuncusuymuş gibi davranıyordu.

Beklediğimden daha uzun ve daha güzel. Ayrıca mesajlardaki o kaba kızın hiç bu kadar nazik olacağını tahmin etmiyordum.

Genç oğlan düşündüğü şeye kıkırdadı. Bunun üzerine Wonyoung kaşlarını çatarak, "Bir şey mi oldu?" diye sordu gergince.

Ellerini olumsuz anlamda sallayan Kai yüzündeki muzip ifade ile karşısındaki kızın göz bebeklerinin içine kitlendi, "Sadece... Mesajlarda soytarı ucube, sik kafa- Şey pardon! İşte ne bileyim öyle kelimeler kullanan bir kızın bu denli nazik, hanım hanımcık gözükmesi tuhafıma kaçtı."

Kaşları çatılmaya devam eden Wonyoung, ona saçma şeyler zırvalayan bu çocuğu öldüresiye süzdükten sonra yutkunmayı ve cevap vermemeyi tercih etti. Ancak Huening Kai'nin hâlâ kıkırdaması mesajlardaki asabi kızı geri getiren şeyin ta kendisi olmuştu.

"Karşımda aptal aptal kıkırdayacağına verdiğin sözü tut. Kantinden bir şeyler ısmarlayacaktın güya. Ha, eğer ben bir şeref yoksunuyum, sözümü tutmam anca gülerim diyorsan yaklaşık on adım gerimde servis var. Ona binerim, giderim. İlk işim de seni engellemek olur, çünkü fazla sinirimi bozdun."

Transa geçmiş gibi hızlı hızlı söylediği sözlerden sonra Kai gülmemek adına yanak içlerini ısırmaya başlamıştı. Hızlı hızlı konuşurken afallaması ona küçük bir tavşanı anımsatmıştı.

Dudaklarındaki gülümseyiş çoğalırken kızın bileğini nazikçe tutup lise binasına doğru onu çekiştirmeye başlamıştı. Wonyoung, bu ani hareket ile birkaç saniyeliğine şaşırsa da yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluştu, sesini dahi çıkarmadan onu sürükleyen çocuğun peşinden ilerledi.

En sonunda okulun geniş kantinine geldiklerinde Kai, boş bir masaya Wonyoung'u oturtup bir şeyler almak için uzaklaştı. O sırada genç kız ise birkaç dakika önce ilk defa gördüğü bu çocuğu izlemeye başlamıştı.

Gerçekten beklediğinden çok farklı biriydi. Mesajlardan anlaşıldığı üzere gerçekten nazikti. Biraz kaçık bir tipti, delilik havası vardı. Gerçi... Kimde yoktu ki?

Yüzü de, fiziği de resmen özene bözene yaratılmıştı. Etkilenmemek elde değildi. Dudaklarını büzüştürüp ona doğru gelen çocuğa son bir kez baktı Wonyoung. İnkar edemezdi; hayatında gördüğü en yakışıklı çocuktu. 

"İşte! Nane çikolatalı dondurma ve süt."

Önündeki dondurma kabına şaşkınca bakan Wonyoung'un dudakları arasında koca bir, "Woah." kaçmıştı. "Nane çikolatasını sevdiğimi nerden bildin?"

Huening Kai sanki ilk defa gördüğü birinin en sevdiği şeyi tahmin etmek her baba yiğidin harcıymış gibi rahatça omuz silkti. Ondaki bu umursamaz havalılık Wonyoung'un hoşuna gitmeye başlamıştı. 

Tam bir alfasın user Hyuka. 

Wonyoung kendi kendine söylendiğinde Huening Kai, ona aldığı çikolatalı sütün pipetini açıyordu.

Pipeti delikten geçirdikten sonra sütü Wonyoung'un önüne doğru ittirdi. "İşte burası da bizim kocaman okulumuz. Nasıl buldun?"

Gelen soru karşısında gülümseyen Wonyoung, "Hanlim seçmelerine de girmiştim. Zaten bilirsin SOPA olmazsa Hanlim olması için çabalarsın. Şansıma ilk istediğim tercih çıkınca Hanlim'den vazgeçtim. Yani buraları biliyorum."

Başıyla genç kızı onayladı Kai. Gerçekten de tam bir bebek gibiydi. Konuşma tarzı da mesajlarda umduğundan daha farklı ve daha hoştu. Kendine hızlı bir ideal tip çıkarsa, Wonyoung kesinlikle birebir uyuşurdu.

"Umarım servisi kaçırmam. Yujin'e beş dakikaya geleceğimi söylemiştim ama on dakikayı geçti."

Wonyoung, telaşla söylenirken Huening Kai gitme vaktinin geldiğini anlamış ve bu yüzden anlayamadığı bir şekilde üzülmüştü. 

Çok tuhaf bir şekilde tanışmışlardı. Eğer Wonyoung, arkadaşının yeni telefon numarasının birkaç hanesini karıştırmasaydı bu yabancıyla asla tanışamayacaktı. İkisinin de Seoul'da, birbirleri ile rakip olan iki lisede okumaları ise başlı başına kocaman bir tesadüftü.

"Wonie?"

Arkalarından gelen ses ile ikisinin de bakışları aynı anda sesin geldiği tarafa dönmüştü. Yang Jeongin, omzundan sarkıttığı spor çantası ile çatık kaşlarla rakibi ile oturan kıza bakıyordu.

Kafasına hiç acımadan topu vuran bu lanetle, niçin bebeklik kankisi yan yanaydı? Akıl alır gibi değildi.

İkisinin yanına hızlı adımlarla yürüdü ve Wonyoung'un ince bileğini dikkatle kavrayarak onu ayağa kaldırdı. Sert bakışları ona şaşkınca bakan çocuğa kaydığında ise, "Senin ne işin var burada?" diye mırıldanmıştı.

Wonyoung gözlerini devirerek, "Sana bahsettiğim çocuk bu! Huening Kai. Yanlışlıkla sen sanıp, mesaj attığım kişi." dedi.

Jeongin'in gözleri şaşkınca açıldıktan sonra Wonyoung'un bileğindeki eli yavaşça gevşemişti. Hâlâ inanamaz gözlerle ona dik dik bakan Hanlim'li çocuğu süzerken, genç oğlan ayaklanmıştı. Gerçekten boyu posu mükemmeldi. Zorlukla yutkunan Jeongin, kaçmak için Hyunjin abisine sesleneceği sırada beklemediği bir şey oldu. Huening Kai tanışmak istercesine elini ona uzattı;

"Merhaba soytarı Yang Jeongin. Ben Hyuka."



wrong phone number | hueningkai wonyoung ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin