your forever

386 37 19
                                    

bölüm baya uzun oldu dinlene dinlene okuyun dkdnwksmd iyi okumalar~

×××

Uyuyamıyordum çünkü aklımda Chan vardı. Bunun nasıl yürüyeceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Kendimi bırakmayı sevmesem de başka şansım yoktu sanırım çünkü ben de ondan hoşlanmıştım. Hoşlanılmayacak gibi değildi ki.

-

Sabah saat dokuz gibi uyanmıştım. Kahvaltımı yaparken gözüm sürekli onu aramıştı. Ama hiçbir yerde yoktu. Belki de daha uyanmamıştı.

Kahvaltımı yaptıktan sonra eski iskeleye gittim. Kıyıdan baya uzaktaydı ve kimse kullanmıyordu. İskelenin ucuna oturup bacaklarımı sarkıttıktan sonra sırtımı geriye yasladım. Aydınlık gökyüzü gözlerimi kamaştırdığından kapattım.

Chan'ın nerde olduğunu ve ne yaptığını merak ediyordum. Dün geceki olaylar benim hayal ürünüm değilse eğer yanıma gelmesi gerekiyordu. Ya da ben gitmeliydim ama bu mümkün değildi.

Bir süre daha öyle sessizce yattım. Ta ki eski iskele birinin geldiğini haber vermek için sarsılana kadar. Chan olduğunu umarak doğrulup arkama baktım. Tahmin ettiğim kişiyi görünce büyük bir gülümsemeyle ona baktım.

"Günaydın." dedi o da kocaman gülümseyerek.

"Günaydın." dedim. Kıyıya, yani güneşe sırtım dönük olacak şekilde iskelenin kenarına oturup ellerimi de bacaklarımın yanından iskeleye yasladım ve yanıma gelmesini bekledim.

"Nasılsın?" dedi yanıma oturunca. Benim gibi ellerini bacaklarının yanlarından iskeleye yasladı.

"İyi, sen?"

"Ben de iyi. Yüzelim hadi neden oturuyorsun?"

Omuz silktim. "Yok. Ben gündüz yüzmeyi sevmiyorum." dediğimde başını salladı.

"Peki. Napıyosun o zaman gündüzleri?"

"Buralardayım işte. Yürüyüş falan yapıyorum. Otelin orda oturuyorum ya da." dedim başımla işaret ederek.

"Hmm..."

Bacaklarımı yavasça sallarken bakışlarımı aşağıda tuttum. Chan'ın ofladığını duyunca ona baktım. Onu sıkıyordum işte...

"Sen arkadaşlarının yanına git istersen. Ben buralardayım. Akşam belki birlikte yüzeriz." dedim ve hafifçe öksürdüm. Tekrardan bakışlarımı kaçırdım. Ona bakmak zor geliyordu.

Birkaç saniye sonra elini elimin üzerinde hissettim. Saliselik bir bakış attıktan sonra tekrar önüme döndüm.

"Benden utanıyor musun?" dedi. Bu sefer kendimi zorlayıp yüzüne baktığımda büyük gülümsemesini gördüm.

"Bilmem. Belki biraz." dedim ona bakmadan. Biraz daha bana yaklaştığında nefesini yanağımda hissetmiştim. Yavaşça dudaklarını yanağıma sürtüp geri çekildi. Bu süre boyunca bir milim bile hareket etmemiştim. Nefes bile alamamıştım.

Birkaç saniye sonra derin bir nefes alıp ona baktım.

"Yürüyüşe gidelim mi birlikte?" dedim gülümseyerek. Aramızdaki havanın garipliği birbirimizi tam tanımadığımızdandı. Yürürken belki konuşup yakınlaşırız diye düşünmüştüm. O da gülümserken başını salladı.

"Olur." dedi.

Ayağa kalkıp elini uzattığında ben de elini tutarak kalktım. Biraz silkelendikten sonra kıyıdan ters yöne doğru yürümeye başladık. Derin olmayan bir ormandı burası. İnsanlar çokça yürüyüşe çıkardı. Tabii şu an kimse yoktu. Saat öğlene gelirken, bu sıcakta yürüyüşe çıkacak tek insanlar biz olmalıydık.

your whatever // MINCHAN ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin