Meanie

1.5K 90 147
                                    

Jeon Wonwoo hayatı eğer böyle olmasa nasıl olabilirdi diye düşündü. Ancak başka bir seçeneği olmamıştı. Kaderi ona güzel bir gelecek sunmamıştı. Kendisi güzel günler dileyerek tüm günlerini yitiriyordu. Güzel yarınlar dileyerek yarın işe kaçta geleceğini düşünüyordu. İyi kazandığı bir işi ve kendine göre iyi olan bir evde yaşamasına rağmen memnun değildi. Sanki hiçbir şey ona ait gibi değildi. Hiçbir şeyi kendi çocukluk hayaline göre olmamıştı. Hala hayal etmekten vazgeçmiyordu.

Bir gece vardiyasına daha güzel bir yarın itibariyle gitti. Bardan içeri girerken başındaki kepini iyice aşağıya indirdi. Bu civarlarda birçok insanın hatta birçok erkeğin dikkatini çeken biriydi. Meanie isimli bir gay barda çalışıyordu. Bu zengin kesimin yaşadığı bölgenin içinde olan geceleri yoğun partilerin olduğu bir mekândı. Gay bar olmasına rağmen özgürce eğlenmek isteyen kızlara da açıktı. Diğer bar veya diskolardan farkı buydu. Dam denen şey yoktu. Kimse kimseye arıza çıkarmıyordu. Kötü bir olay çok nadir olurdu.
Meanie’ye girdiği an rahat bir nefes aldı ve gizlice üzerini değiştirebileceği odaya girdi.

Odada ondan başka iki dansçı arkadaşı daha vardı. Ufak bir selamlaşmadan sonra dolabının başına gitti. Transparan yarım bluz ve parlayan deri pantolonu aceleyle giydi. Birazdan çağırırlardı üçünü de. Boynundan açık kalan belinin üzerine kıvrımlı şekilde yerleşen deri aksesuarı da taktığında tek yapması gereken makyajdı. Açık kalan kolları ve belinin kısımlarına parlaması için boya badana ederken yüzüne çok da bir şey yapmamıştı. İşi için gerekli olan şey vücuduydu. Parlak ışıklar altında kimse yüzüne dikkat etmeyecekti.
Müzik sesinin iyice artmasıyla diğer iki dansçıyla birlikte çıktı odadan. Ortam şimdiden kalabalıklaşmıştı. Gece yarısı olmasıyla artık eğlence başlıyordu. Müzik sesi gittikçe artıyor, ışıklar bir sağa bir sola dönüyordu. Sadece içmeye gelen zengin kısımdan insanlar localarında yerini almıştı. Locada ki insan çoğunlukla sürekli gelen ve bir gecede onun bir aylık maaşını bırakıp giden tiplerdi. Çoğunun yüzünü tanıyordu. Bu da ne kadar zengin oldukları ne kadar tanındıkları ve işlerini ortaya döküyordu. Burada gündüz ki kimliklerinden sıyrılıp sadece içerlerdi. Tek yaptıkları içmek ve etrafı incelemek… Sanırım bu onların stres atma şekliydi.

Burada dansçı olmak onun da zenginler arasında tanınan bir yüze sahip olmasına sebep oluyordu. Hem de direk dansçısı olması daha dikkat çeken bir şeydi. O gerçek hayatta Jeon Wonwoo olabilirdi ancak Meanie’de sadece Wonu idi. Çok klas ve ünlü gay barın direk dansçısıydı.

“Hadi Wonu.”

Diğer direk dansçı arkadaşının verdiği talimatla üçü birlikte direklerin olduğu sahneye çıktılar. Diğer insanlar artık ayakuçlarındaydı. Her yerden rahat görünebilmek için Dj ve dansçılar sahne gibi yüksek platformlarda oluyordu. Locadan bile görünüyorlardı. Başta bundan çok utansa da yılların alışkanlığı ile o kadar kolaydı ki artık onun için. Bedenine çarpan ışık sayesinde yüzü gölge de kalıyor ve gözlerini kapatıp kendini müziğin akışına bırakıyordu. Kendini bir müzik klibinde bir sürü kamera önünde veya bir konser veren ünlü şarkıcı yerine koyuyordu.

Saat başı dönüşümlü olarak bulundukları yerleri değiştiriyorlardı. Üç saatin sonunda ilk başladığı sahneye gelince yarım saatlik bir ara veriyorlardı. Odaya gidip makyaj ve eşyalarını değiştirip dönüyorlardı. Tüm giydikleri transparan, deri, metal, kadife ve kısacık ya da dar oluyordu. İkinci kostümü koyu mor kadifeden bir takımdı. Bu gece loca takımına hitap edeceklerdi demek. Dar kesim takım elbisenin üzerine yine boyun aksesuarı vardı. Bu sefer çok daha klas bir görüntüydü bu. Son üç saat de aynı sistem ile geçti. Sabah olurken artık her şey bitiyordu. Gün doğumuna kadar kalanlar başlarken gelenlerin yarısı oluyordu. Bu yine de bar için yeterli bir kalabalıktı. Gece yarısı tıklım tıklım olurdu. Saat altıya vururken artık yorulmuş bedeni aceleyle sahneden iniyordu.

Benimle Yan | MeanieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin