Wonu koşa koşa gittiği bedene güçlü iki el onu tutunca ancak durabildi. Aylar sonra ilk defa rahatlamış, içine çöken karaltı puf oluvermişti. Nefes almaya yeni dönmüş gibi hissediyordu. Mingyu ilk tanıştıkları zamanki şeyleri söyledi.
"Hadi gidelim."
Onun elini tutup arabaya bindirdi. O sırada tekrar mesaj geldi. Jiyo mesaj atmıştı.
"Bu gece geri dönme."
Dışarı baktığında kapıdan ona bakıp el sallayan kızı gördü. Tanrım bu kız onu istemsizce gülümsetiyordu. Mingyu arabaya bindiği andan itibaren onun elini tutuyordu. Tek eli direksiyonda diğeri onun elindeydi. Gerekmedikçe bırakmıyordu. Sanki bırakırsa kaybolacaktı. Tekrar tanıştıkları zamanki garaja geldiler. Wonu arabadan indiğinde Mingyu'nun yüzünde alaylı bir gülüş vardı.
"O gün geleceksin diye o kadar bekledim ki seni. Aklımda dönen şeylerin haddi hesabı yok."
Bunu alaylı ve iğneleyici söylemesi Wonu'nun heyecanlanmasına sebep oldu. Sanki Mingyu onun eve girmesini bekliyormuş gibi kapıdan girdiği gibi duvara kıstırdı.
"O gün gelmemekle çok büyük hata ettin."
Gülümseyerek söylüyordu bunları. Kaybettikleri zamanı telafi etmek istiyordu sanki. Kaldığı yerden devam etmek istiyordu. Cebinden gümüşi bir şey çıkardı. Bu Mingyu'nun ona aldığı saatti. Bileğine taktı.
"Bunun yeri burası. Hiç çıkmamalı. Ben hiç çıkarmadım."
O an ancak fark etmişti onun kolundaki kendi aldığı saati. Daha yeni kolunda görme fırsatı olmuştu. Mingyu onun üzerindeki ceketi omuzlarından indirip yere attı. Wonwoo aklını yitirmek üzereydi.
"Heyecanlısın dimi."
Kulağına fısıldıyor onun kıvranması için her şeyi yapıyordu.
"Meanie'de ilk gördüğüm zaman tıpkı şimdiki gibi heyecanlıydım ben de."
Mingyu sanki onu ne kadar kendine çekerse çeksin hep uzak kalacak gibi hissediyordu. Asla ona ulaşamayacak gibi. Bu his yer değiştirmeleri ile tamamen yok oldu. Wonu kıstırıldığı duvardan kurtulup Mingyu'yu kıstırmıştı. Onun yaptığı gibi yapıp Mingyu'nun üzerindekini omuzlarından aşağıya attı. Bu tatlı savaş ikisinin de hoşuna gidiyordu. Birbirleriyle uğraşmaya bayılıyorlardı. Birbirlerinin içindeki çocuğu görüyorlardı.
Jeon Wonwoo önceki seferden farklı olarak bu sefer tek başına uyanmadı. Burnunun ucunu gıdıklayan parmakların temasına açmıştı gözlerini. Mingyu yanında uzanmış onun yüzüyle oynuyordu. Gülümsedi ve yüzünde gezen parmak rahat rahat hareket etsin diye kıpırdamadı.
"Her sabah böyle uyanalım."
Wonu daha günaydın demesine bile fırsat vermeden böyle şeyler duymak hoşuna gitmişti. Yüzünde gezen parmaklar boynuna oradan göğsüne yavaş yavaş geziniyordu. Daha da aşağı inmek istediğinde Wonwoo onun elini tuttu. Mingyu çocuk gibi kıkırdayıp bileğini tutan eli öptü. Yatağının yanında ki çekmeceye dönüp içinden bir kutu çıkardı.
"O kız ile yüzük taktığını görünce aklım başımdan gitti. Evlendin sandım."
Kutuyu açıp içinden iki güzel ve sade yüzük çıkardı.
"Evli olmadığınızı öğrenmek kolaydı ancak nişanlı olma ihtimali bile benim için kötüydü."
Yüzüğün birini kendi parmağına diğerini de Wonu'nun parmağına taktı. Wonwoo sakince dinliyordu.
"Ama bir şey olmadığını nihayet öğrendiğimde parmağında benim taktığım yüzüğü hayal ettim. Bu hayal düşlerimin en iyisiydi."
İki el yan yana tutup yüzüklere baktılar. Günün aydınlığı altında parlıyor gibiydi onlar için. Mingyu ona doğru yaklaşıp kulağına fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Yan | Meanie
Fanfic"Ne yapıyorsun!" Wonwoo yine sorusuna cevap alamayınca sinirli bir şekilde bağırmak istedi ancak dudaklarını başka dudaklar doldurdu. Bir saniyelik bir şeydi. Yumuşacık bir şey dokunup kaçmıştı. "Üç kez... Sadece üç kez benimle randevuya çık. Rande...