Jeon Wonwoo gözlerini açtığı anda yanında Mingyu'yu görmeyi bekliyordu ancak tek başına uyandı. Yatağın yanında tanıdık anahtar ile adres yazılı bir kâğıt bulduğu zaman bir işi çıkmış olabileceğini düşündü. Kendisi işi asmış olabilirdi ancak onun meşgul olabileceğini hiç düşünmemişti. Bu sebeple toparlanıp biraz dinlendikten sonra onun evine gitmeye karar verdi. Bunları bıraktığına göre onu evde bekliyor olabilirdi.
Güzel bir duş ile gecenin tüm yorgunluğunu attı. Gereksiz yere keyifliydi. Salonda onu bekleyen dünkü poşeti gördüğünde keyfi daha çok yerine geldi. Dün açma fırsatı olmadığı paketi açtığında çok beğendiği saat ile bakıştı. Tanrım! Onu dikizlemiş olmalıydı. Bu da hediyeyi ondan önce aldığını gösterirdi. Onu arayıp sesini duymak istedi. Ancak akşam buluşmanın daha güzel olacağını düşünüyordu. Bu yüzden aramaktan vazgeçti.
Evden çıktığı an kapıda duran siyah büyük aracı fark etti. Civarda daha önce böyle bir araç hiç görmemişti. Hem de kendi kapısının önünde park etmişti. Arabaya yaklaştıkça kapı açıldı ve içeriden yapılı, takım elbiseli biri çıktı. Ona bakmasından dolayı istemsizce durması gerekti.
"Bayan Kim Yoo Na sizinle görüşmek istiyor."
Böyle bir isim tanımıyordu ancak içeride gözüken kırklarının sonunda şık görünümlü kadın ona bakıyordu. Bahsettiği kadın o olmalıydı. Madem evinin önüne kadar gelmişti binmekten başka çaresi yoktu. Arabaya binip kadının karşısında yerini aldı. İtici bir gülüşle ona bakıyordu.
"Sen Jeon Won Woo olmalısın."
Onu tanıyan bu kadını kesinlikle tanımıyordu ancak niyetinin iyi olacağını da düşünmüyordu. İyi niyetli hiçbir şey onu bulmazdı zaten. Bindikleri araba ilerlemeye başlamıştı. Nereye gideceklerini bilmiyordu?
"Ya da Wonu diye seslenmeliyim sana."
Cümleyi ima ediş şekli, vurgusu onun adına dair her şeyi bildiğini gösteriyordu. Bu istemsizce gerilmesine sebep oldu. Bilmediği bir şey mi yapmıştı? Kadın onun gergin olduğunu anlayıp itici gülümsemesini takındı.
"Ben Kim Yoo Na. Kim Min şirketler grubunun sahibi ama sen beni Kim Mingyu'nun annesi olarak daha rahat tanırsın."
İşte o zaman başına gelebilecek her şeyi anlayıvermişti. Aile çatışması içine balıklama dalmıştı ve bu ona gelen ilk uyarı olacaktı. Tabiki de onaylanmayacaktı. Bundan şüphesi yoktu.
"Seninle görüşmek istememin sebebini anlamışsındır diye düşünüyorum."
Wonwoo sakince onayladı kadını. Çabucak bitip kurtulmak istiyordu. Elini cebine sokup ev anahtarını tuttu. Sanki Mingyu yanında olmasa bile anahtardan güç alacakmış gibi hissetti.
"Söze nasıl başlasam bilemedim şu an. Ben defalarca bunu yapmaktan bıktım ama Mingyu her seferinde yeni birisini bulmaktan vazgeçmedi. Üstelik bu sefer bir erkek."
Her seferinde derken? Onu neyle itham ediyordu? Kafası karışmıştı ve bu sessizliğini korumasına sebep oldu.
"Mingyu'nun tek varis olduğunu biliyorsundur. Eminim sana da evlatlık olduğunu söylemiştir."
Evet, bu sebeple Mingyu hiçbir şeyi istemiyor gibi gözüküyordu.
"Bu sebeple hep bize karşı asi bir çocuk oldu. Onaylamadığımız şeyler yaparak bizi yıldırmak istedi ancak biz onu öz oğlumuz gibi seviyoruz ve birilerini böyle kendine alet etmesini doğru bulmuyorum."
Alet etmek derken? Mingyu'nun onu kullandığını mı söylemek istiyordu?
"Ne demek istiyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Yan | Meanie
Fanfic"Ne yapıyorsun!" Wonwoo yine sorusuna cevap alamayınca sinirli bir şekilde bağırmak istedi ancak dudaklarını başka dudaklar doldurdu. Bir saniyelik bir şeydi. Yumuşacık bir şey dokunup kaçmıştı. "Üç kez... Sadece üç kez benimle randevuya çık. Rande...