Duyduklarım ağır geliyor bana.
Ailem, bu kadar cani miydi?
Ailem ile aram hiçbir zaman iyi olmamıştı fakat bu kadar kötü olduklarını asla tahmin edemezdim.
Sarı saçlı adama dönerek "Peki, ya sen kimsin?" diye soruyorum.
Bir süre yüzüme hasret olduğunu tahmin ettiğim bakışlarla bakıyor.
Yüzümü incelemeyi kesiyor ve hâlâ bileğimde olan bilekliğe bakıyor.
"Ben o bilekliğin sahibiyim." diyor.
Bilekliği bileğimden çıkarıyorum ve üzerinde ki yazıya bakıyorum.
"H-"
"Adım Hoseok. Unuttuğun, ah hayır unutturulduğun sevgilin." diyor.
Duyduklarım karşısında ayakta zor duruyorum.
Burada neler oluyor?
Hoseok, Changkyun'a dönerek "Kes artık oyunu. Her iki kardeşin de bir suçu yok! Ailesinin suçunu onlara yükleme." diyor.
Changkyun'un sinirli hâlleri gitmiş yerini ağlak bir çocuk almıştı sanki.
"Burada tek masum olan kişi Kihyun! Eğer ben onun hafızasını kaybetmesini sağlamasaydım ailesi onu ölüme terk edecekti. Jooheon bile öz abisinin ölmesini istiyordu." diyen Changkyun'a karşı gözyaşlarımı daha fazla tutamıyorum.
Ailem benim ölmemi mi istiyordu?
○●○●
Oylarınızı eksik etmeyiniz lütfen!