iç savaş

12 1 0
                                    

Bilinmezliğe dayanmış saçma hayatlar, varlığımızdan kimsenin haberi olmadan yaşlanıyoruz. Sömürdüğümüz yıllar yavaş yavaş intikamını alıyor bizden, şimdi kimin umurundayız ki biz ?Telaşlanan birileri var mı bizim için, yoksa tek başına mı yok oluyoruz? Biz ve bizim gibiler içimizdeki boşluklarla yok olmaya mecbur kalıyoruz, şimdi kim hangi boşluktan düşüyor ,kim kimin boşluğuna hapsoluyor, biz kimiz ve bizim boşluklarımızda kim yaşıyor? Canlılar, nefes alan her varlık, yaşam mücadelesi içinde olanlar, hapsolduğumuz varlıklara  muhtaç mıyız yoksa bir boşluk doldurma meselesi mi bu? Yaşadığımız şehir kabullenebiliyor mu bizi yoksa nefretinin dönüştüğü duygularla mı boğuşuyor? Biz bu şehirdeki binaların merdivenlerine dayanıyoruz, biz varlığımızı başka şeylere bağlıyoruz, varoluşumuzun bize kabullendirdiği hayatla bir savaş içindeyiz. Somurtan suratlarımızın altında gülen bir yüz ifadesi mi var yoksa hep donuk mu kalacağız? Yanılıyoruz biz,  yada yaşadıklarımız yanıltıyor bizi. Saçma bir sürü telaşe arasında ruhumuzun öylece yok oluşunu izliyoruz, seyirci kalıyoruz hayatımıza. Cümlelerim hep bir bilinmezlik içinde, saçma bir paradoks bu söylediklerim. Bedenimi zihnim yada kalbim yönetmiyor kemiklerimin hareket zorunluluğu beni bunu yapmaya itiyor. Ben ne istediğimi bilmeden yaşıyorum her şey öyle olması gerektiği için öyle peki ya neden öyle olması gerekiyor? Bu beden bu sorularla kendi içinde bir savaşa girmiş bulunmakta, sorulan sorular cevapsız kalıyor ,biz kendimizi bir soru haline getiriyoruz. Daralıyoruz ve hatta bunalıyoruz dünyamız küçülüyor yada kendimizi zihnimizde büyütüyoruz. Farkında mıyız bu verilen mücadelenin yoksa bir köşede iskeletimizin çürümesini mi bekliyoruz? Belki de  bilinmezliğin içindeki çelişkiyi dışa vurduğumdandır bu cümlelerimde ki paradokslar .İçimizde yaşayan bazı canavarlar var ve hatta bazen bu savaşı onlar kazanıyor. Yenik düşmeye mecbur bırakılıyorum zihnim tarafından. Mecbur bırakılan her vücut yaptığı yanlışlardan sorumlu değildir. Ama ben kendimi her şeyden sorumlu hissediyorum. Hissettiklerimi  dışa vuramadığımdandır  içimde ki   bu karamsarlık.

Bir çöpten daha kirli ruhlara sahip bütün insanlık. Şimdi biz ne kırgınız birilerine, ne dargınız, ne de birazcık kin var içimizde biz hiçbir şey değiliz kimseye. Yorgunuz belki, tozlu bir rafa kaldırılamayacağız ama. Biz bu bitkin ruhlara muhtacız çünkü. Fark ettim ki bu aralar kimse acı çekerek intihar etmiyor. Öyle birdenbire, hiç planlamamışken, bir nedenleri bile yoktur belki de. Bilinmezlikle yok oluyor herkes, içindeki binlerce hissiz hislilikle, kafasındaki cevaplanmamış sorularla, biz ve bizim gibiler sakince gözlerini kapatıyor dünyaya karşı susuyoruz sessizce dinç bedenlerde asılı kalmış ruhların yok oluşunu izliyoruz. İçine sıkışıp kaldığımız bu dünya sıkıyor bizi, her gülümseyen suratın altındaki ifadesizliği bilemiyor herkes. Yaşadığımız her olayı bir şeye bağlıyoruz mesela. Becerebiliyor mu bu plastik bedenler mutlu olmayı, yoksa kafasını gömüp ağlamayı mı tercih ediyor. İfadelerim saçma geliyor belki de şuanda bu yazıyı okurken sana. Kulağa hoş geldiği için mi dinleriz bir şiiri yoksa anlamsızlaştırdığımız şeylere yakın hissettiğimiz için mi? Bana sorarsan eğer çoğu kişi hissizce, kelimelerin uyumuna bakarak dinliyor. Peki ya kendine saçma şeyleri yakın görme çabası olan o insanlar yalnız hissettikleri için dinlemezler mi yazıları, şiirleri? Şimdiyse ben sarsıntılı bir yaşamın içindeyim. Belki de yakında altında kaldığım enkazım, sesimi tamamen  kısacak. Kim bilir yazamam bir daha, bu benim son çırpınışımdır. Oysa ben şimdi kuytu bir köşede çırpınmaktansa enkaz altında nefessiz kalmayı tercih ederim. Soluksuz kaldığım son çığlıktı bu. Ruhumdan ellerini çek, ziyan oluyorum.  sesim soluğum çıkmıyor artık. Esir almış beni bazı duygular, boğuluyor bedenim.

Hiç bilmediği bir yolu nasıl yürür ki bir insan ayağına nerde hangi cam kırığının batacağını bilmeden. nerden bilebilir ki hangi insanın denizinde alabora olacağını. Nasıl tahmin edebilir en saf duygularını acımasız bir insanda yitireceğini. Dünya, acımasız bir yer aciz bir sürü insanın olduğu boyun eğmekten başka hiçbir şey yapamadığın yer burası. Hepimizin içinde o doldurulamaz boşluk var dimi? Bizi içine hapseden o karadelik vazgeçmiyor amaçlarından  biz dolduramadığımız o boşluklarla boğuluyoruz.

çerçeveWhere stories live. Discover now