****
Namjoon, Seungwan'ı dersliğinin dışında durdurdu. Seungwan'ın kafası karışmıştı. O bu üniversiteye ne zaman başladı? Kahverengi saçları ile koyu mavi gömlekli siyah kot pantolon giyiyordu ve onu iş üniforması dışında görmek garipti.
Seungwan gergin bir şekilde ona gülümsedi. "Hey, Namjoon. Burada ne yapıyorsun?"
"Ben yeni sınıf arkadaşınım, " diye kıkırdadı. Seungwan şüpheli bir şekilde ona bakmaya devam ettiğinde, Namjoon ona "Beni gezdirir misin?" Diye sordu.
Başını iki yana salladı. "Ben bir tur rehberi değilim."
"Ama sen benim arkadaşımsın! Ve arkadaşlar bunu yapar! Yalan söylemezler ve birbirlerine okulu gezdirirler."
"Bu çok garip bir şekilde spesifik." Namjoon dudaklarını büzdü. Haklıydı, ama bir şekilde Seungwan yanlış bir şeyler hissetti. Hareketleriyle ilgili bir şey yanlış görünüyordu. Tam olarak anlamadı ama Namjoon zaten garip bir çocuk olduğu için bu düşüncesini bir kenara koydu. Muhtemelen sadece kendi davranışlarıydı.
Namjoon üniversiteye dair bir harita açtı ve bir alanı işaret etti. "Burası nerede? Beni oraya götür.?
"Bir, buna büyük çadır deniyor. İkincisi, orada hiçbir şey olmuyor, en azından sonbahara kadar."
Omuzlarını silkti. "Peki tamam, konuşman bittiyse şimdi gidebilir miyiz?"
İç çekti ve oraya doğru yol aldı. Namjoon, onun duymak istemediği bir sohbete başladığında onu yakından takip etti.
"Yoon'da acı çekiyor, biliyor musun? Bu tek taraflı bir şey değil, Seungwan."
Ama bir şekilde tek taraflı bir şeydi. Eski sevgilisinin onu öpüp öpmemesi gibi bir seçeneği yoktu, kız dudaklarını onun üzerine koydu ve Yoongi'de ne yaptığını fark ettiği anda onu itti. Seungwan evden ayrıldığında Yoongi bolca özür diledi ve Namjoon'a onu alması ve eve götürmesi için yalvardı. Seungwan ynaklarındaki gözyaşlarını hatırladı ve Yoongi'nin adı kazındı. Belki de sadece Yoongi'ye acı çektiriyordu, ya da belki de sadece doğru olanı yapıyordu.
Ama Yoongi'yi düşünmeyi hiç bırakmadı. Seungwan, Yoonginin de onun ne kadar kırık olduğunu fark etmedi. Yoongi hayatında zaten çok şey yaşadı ve Seungwan onunla konuşmadığı için daha fazla acı çekiyordu. Ama başka ne yapabilir ki? Onun hatası olmadığı zaman, özür dileyen biri değildi. Ama Yoongi, bu kelimeyi sanki kendi dili gibi hissedene kadar özür diledi.
Seungwan önündeki siyah kapıyı açtı ve Namjoon'u küçük bir sahneye götürdü. "Bu, aktörlerin oyunlarını oynadığı yer."
"Burada insanlar özür de diliyebiliyor mu ?" Seungwan'ın, sahnede Yoongi'nin tanıdık sesini duyduktan sonra adımları dondu.
"Teşekkür ederim, Namjoon."Namjoon ayrılmadan önce Seungwan'a el salladı.
"Yalan söylemeyen arkadaşlara ne oldu?"
"Ne olduğunu sormadınki." Seungwan ve Yoongi'yi yalnız bırakarak oradan uzaklaştı.
Yoongi sahneden atladı ve Seungwan'a doğru yürüdü. Ama Seungwan, o her yaklaştığında geriyr doğru adım atıyordu.
"Seungwan." Yoongi onu takip etti. "Lütfen."
"Beni incittin Yoon." Gözlerindeki gözyaşları akmaya başladı. "Gerçekten de öyle."
Yoongi suratını astı. "Biliyorum ve bunun için oldukça pişmanım. Tek yapabileceğim bu, tek yapabileceğim özür dilemek ve bir gün beni affedebileceğini ummak."
Seungwan gözyaşlarını sildi. "Seni affedeceğimi nereden çıkardın?"
"Çünkü beni, benim seni sevdiğim gibi seviyorsun."
Seungwan, onun her kelimesiyle kalbinin paramparça olduğunu hissetti. Haklıydı. Konuştukları ilk günden beri kalbinin üzerinde bir yangın vardı. Bağlantıları her zaman çok güçlüydü ve asla hayatından onun gitmesini istemezdi.
Yoongi ona yaklaştı, Seungwan artık geri adım atmıyordu. Yoongi'nin parmağı yanağını okşadı ve onunla göz teması kurdu. "Seni seviyorum, Son Seungwan."
Onun sözleriyle nefes nefese kaldı. Artık eski sevgilisinin ona neden olduğu acıyı düşünecek durumda değildi.
"Seni seviyorum, Min Yoongi."
****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
√ Helpline || Wendy X Suga
Fanfiction| Min Yoongi X Son Seungwan | "Merhaba ben Min Yoongi. Size nasıl yardımcı olabilirim?"