HERKESE TEKRARDAN SELAM.. SON BİRKAÇ GÜNDÜR MENTAL ANLAMDA RESMEN ÇÖKMÜŞTÜM. VE KENDİMİ HALA TOPARLAYABİLMİŞ DEĞİLİM. SADECE Bİ BÖLÜM YAZARSAM KAFAMI DAĞITIRIM HAVASIYLA YAZIYORUM. İYİ OKUMALAR...
Sabah alarmdan önce kalkmanın verdiği sinirle yatağımda doğruldum ve sanki yabancıymışım gibi odanın içinde göz gezdirdim. Sonra gözlerim pencerede takılı kaldı. O evde, o odada artık Efe yaşıyordu. Ve biz Efeyle komşuyduk. Vay anasını dedim içimden. Sonuçta okulun yeni gözde çocuğuyla komşuydum.
Yatağımdan sürüne sürüne kalktım ve banyoya ilerleyip rutin işlerimi hallettim. Yatağımı toplamaya başladığımda karnımın guruldadığına şahit oldum ve hızlıca mutfağa ilerledim. Kahve makinesinde kahvem hazırlanırken donmuş meyvelerden küçük bir bowl hazırladım ve balkona geçtim. Mutfak tarafında balkonum yoktu. Bu biraz üzücü çünkü mutfak manzaram baya iyi. Odamdaki balkonda masa ve sandalyelerim vardı. Ateş ve Melike gelince burada oturup kahve falan içiyorduk.
Tepsiyi masaya koyup sandalyelerden birisini çekip oturdum. Bir yandan kahvemi yudumlayıp, bir yandan da telefonuma gelen sınıf mesajlarını okuyordum. Yemeğim ve kahvem bittiğinde biraz daha balkonda oturup telefonumla uğraştım.
Yaklaşık 5 dk sonra güçlü bir ıslık sesiyle başımı telefondan kaldırdım ve ıslığı çalan kişinin Efe olduğunu anladım. Benim balkonuma bakarak el sallıyorduve bir yandan da içten bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Ben onun gülüşüne takılı kaldığımda ona karşılık vermediğim aklıma geldi ve hemen elimi salladım. O da elini alnın köşesine koyup asker selamı verip içeri girdi. Ben bu haline gülerken bir yandan da tepsiyi mutfağa götürüyordum. Gözüm ara yerdeki saate kayınca gözlerimi pörtlettim ve odama koştum . Okulun başlamasına 5 dk kalmıştı. Ama bu 2 salak bana ne mesaj atmıştı ne de aramıştı. Okula gidince racon kesmem gerekiyordu.
Kıyafetlerimi hızlıca giyip dün geceden hazırladığım çantamı aldım ve kapıya ilerledim. Bugün beden dersi olduğu için çok fazla kitabım yoktu. Ders çoktan başlamıştı ve ben daha evden çıkamamıştım. Hemen ayakkabılarımı giydim ve kapının yanındaki kaykayımı alıp evden çıktım. Efenin motoru yerinde yoktu. Demek ki okula çoktan gitmişti. Kaykayımı normalden hızlı sürüyordum. Çünkü cidden geç kalmıştım. Okul yoluna dönerken tark dönmedi ve ben dizlerimin üstüne düştüm. Acı içinde kalktım ve kaykayımı elime alıp sendeleyerek okula yürüdüm.
Efenin motoru buradaydı. Hızlıca sınıfa doğru ilerledim. Tam kapıyı çalıcakken dizlerime baktım ve oluk oluk kan aktığını gördüm. Kahretsin! Tamda sırasıydı. Kapıyı tıklattım ve içeriden gel sesini duyunca kapıyı açıp içeri geçtim. Hoca halimi görünce hemen kaykayımı alıp birisine sırama koyması için verdi. Beni kolumdan tutup sıraya oturttu. Ve bana içmem için su verdi. Sudan birkaç yudum aldıktan sonra kapağını kapatıp sırama koydum. Hoca bana ve dizlerime dikkatlice bakıyordu.
" Tenefüste revire uğra pansuman yaptır. Mikrop kapmasın. Gördüğüm kadarıyla cam parçalarıda var" bacaklarıma bakınca cidden yaralarımın içinde parça parça cam olduğunu gördüm. Tam cam parçalarını alıcaktım ki hoca elini elimin üzerien koyup yapmam izin verdi.
" Bırak önce temizlensin sonra alırlar onları" bende kafamı sallayıp sırama yerleştim. Dersin bitmesine saniyeler kalmıştı. Tenefüs çalınca tam yerimden kalkacakken hoca bana dizlerimi işaret etti ve gitti.
Sıradan kalkıp hemen Melikelerin sınıfına ilerledim. Canımın yanacağını biliyordum. Melike yanımda olunca acım biraz hafifliyordu. Kapıları açık olduğu için direk içeri daldım ve sınıfa göz gezdirdim. Efeler bana ve dizime bakıyordu. Melikenin sırasına bakışlarımı çevirdiğim zaman bana hızlıca yaklaştığını gördüm. O bana doğru gelirken gözlerim Efeye kaydı. Pür dikkat bana bakıyordu. Bakışlarımı Melikeye çevirmeme gerek kalmadan sınıftan çıkartıldım ve revire götürüldüm.
Pansuman bittiğinde 2 dizime de bandaj yapılmış ve avuç içlerime tentürdiyot sürülmüştü. Sandığımdan daha az acımıştı. Okulun geri kalanında kantine gitmek dışında dışarı pek çıkmadım. Son derste bittikten sonra Ateşlerle vedalaşıp eve yürümeye başladım. Kaykayı süremeyecek kadar canım yanıyordu zaten. Evime 10 dakikalık bir mesafe kala motor sesleri duymaya başladım. Arkamı döndüğümde Arda ve Efe önde birkaç arkadaşı arkalarında benim gitmekte olduğum istikamette ilerliyordu. Ardanın gözü yavaşça bana doğru dönünce hızla önüme döndüm ve olabildiğince hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Yakınımda diğerlerinden daha yakında motor sesi duyunca o tarafa doğru baktım ve Efenin bana kask uzattığını gördüm. Başımla nazikçe reddetmeme rağmen eliyle kaskı bana biraz daha uzatınca reddedemeyeceğimi anladım ve kaskımı takmak için kaykayı yere bırakmak için eğilmiştim ki Efe aldı ve motordan inip oturduğumuz yerin altındaki bölmeye koydu. Bende kaskı takıp arkasına binmek için hamle yapmaya kalktım ama dizlerim çok acıdı. Ben bu acıya yüzümü buruştururken Efe bana soran gözlerle bakarken gözleri dizlerime kaydı ve kafasını sallayarak bi adım attı. Ben ne olduğunu idrak edemediğim için bi adım geri gittim. Efede benim bu hamleme karşılık durdu.
" Gördüğüm kadarıyla dizlerinden dolayı hareketlerin kısıtlı. O yüzden motora oturmana yardım edecektim. İzin verirsen seni kucağıma alabilir miyim?"
Başımı sallayıp onaylayınca bana yaklaştı ve nazikçe bir kolunu belime diğer kolumu diz kapaklarımın biraz üst kısmına koyup beni havaya kaldırdı. O kısacık zamanda boynundan gelen odunsu kokuya karşılık mest olmuştum. Beni yavaşça motora yerleştirip kaskımın sağlamlığını kontrol etti. Kısa ve onaylayıcı bir mırıldanmanın ardından önüme oturdu ve o da kaskını takıp motor kontağını çevirdi. Ani gaza yüklenmesi yüzünden hızla geriye savruldum ama hiç bozuntuya vermemeye çalıştım. Yani benim planım buydu ama Efe beni aynadan izliyordu. Ona yaramazlık yapmış küçük bir kız çocuğu edasıyla bakınca sağ elimi nazikçe eline aldı ve beline yerleştirdi. Bende ona itaat eder gibi diğer elimide beline yerleştirip kafamı sırtına yasladım. Arkadaşları biz eve yaklaşmadan birkaç sokak öncesinde ayrıldılar.
Motoru direk onun bahçesine park edip motordan indi. Bana dönüp izin isteyen bakışlar atınca içten bir gülümsemeyle başımı salladım. Yine nazik bir şekilde beni motordan indirdi ve kaskımı kendisi çıkarttı. Koltuğun altından kaykayımı bana verip kasklardan birisini oraya koydu. SOnra bana döndü ve gülümsedi.
" Eğer olurda dizlerin acırsa sabah seni okula ben götürebilirim."
" Aslında bakarsan çok iyi olur. Teşekkür ederim beni bıraktığın için. İyi akşamlar."
Tam arkamı dönmüş gidicekken onun tatlı sesi duyuldu.
" Eminim ki numaralarımızı alırsak sabah haberleşmemiz daha kolay olur." Bende güldüm ve başımı sallayıp onun telefonunu rehberime kaydettim.
" Tekrardan geçmiş olsun Ece. Sabah haberleşiriz. İyi akşamlar."
Utancımdan hemen eve gidip kıyafetlerimi değiştirdim ve uyumaya karar verdim. Ah yine o pirinç ışıklar yanıyordu.....