XIX

887 106 125
                                    

⌀

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hastanedeydim.

Annem içerideydi, hemşireler oradan oraya koşturup duruyorlardı ve benim tek yapabildiğim ağlamaktı. Onu göremiyordum, perdeyi kapatmışlardı.

Üşüyordum, ne hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu. Sadece kalbimde kocaman bir delik açılmış gibi hissediyordum. Ve o delik kapanması pek de kolay olmayan bir delikti. Benim kapatmaya gücüm yoktu. Gücü olanlar ise... yanımda değildi.

Buraya akşam saat sekiz gibi gelmiştim, Minho'yu ziyaret etmek için. Ama ben geldiğimde odasının önünde arbede vardı. Herkes onun odasına doğru koşturuyordu. Annemi gördüğümde ona seslenmiştim o ise bana sakin olmamı söylemişti. Sakin ol, ona bir şey olmayacak.

Kemoterapinin üçüncü haftasına kadar her şey iyiydi. Bir hafta sonra aylık sonuçları gelecekti ve ne kadar ilerleme kaydettiğimizi görecektik ama Minho, bu akşam atak geçirmişti.

Saçları dökülmeye başlamıştı, bu yüzden kendini birkaç gündür kötü hissediyordu. Bana belli etmemeye çalışsa da farkındaydım. Ona güven vermeye çalıştım, iyileşeceğini söyledim Sana bir şey olmayacak dedim.

Peki şimdi ne olacaktı?

Bedeni güçsüzdü. Çok yıpranmıştı o. Daha üçüncü haftadan geçirdiği atak bedenini yorgun düşürecekti. Kemoterapi uzun bir süreçti, her atağında daha da gücü tükenecekti. Küçük bedeni bunu nasıl kaldıracaktı?

Odaklanmış bembeyaz zemine bakarken gözlerimden yaşlar süzüldü tekrar. Düşündükçe süzülüyordu benden bağımsız. Kalbim acıyordu, deli gibi korkuyordum, nefesim daralıyordu. Tarif edemeyeceğim duygular arasında sıkışıp kalmıştım. Sadece ona bir şey olmamasını diliyordum.

O her şeyden önce küçücük bir çocuktu; umutlar verdiğim, vaatler sunduğum, sözler verdiğim. O kadar küçüktü ki söylediğim her şeye inanıyordu. Hayatın kendi için o kadar acımasız olmayacağını düşünüyordu. İyi tarafından bakabiliyordu ne olursa olsun, küçücük bir umuda tutunabiliyordu duvarlar üstüne yıkılırken.

Herkesten güçlü bir ruhu vardı ama aynısını bedeni için söyleyemiyordum.

Okula gitmek istiyorum, demişti dün onu videoya çekerken. Arkadaşlarını özlediğini söylemişti. Ailemi çok özledim, demişti. Annesine gelirse saçlarını kestirmek için berbere gittiğinde ağlamayacağına dair söz vermişti. Zaten dökülüyor saçlarım dediğinde gözlerim dolmuştu ama ona belli etmemek için çok büyük bir savaş vermiştim. Babasından ona bisiklete binmeyi öğreteceğini söylediğinde reddettiği için özür dilemişti. Kız kardeşine gelirse bu defa oyuncaklarını onunla paylaşacağını, hatta hepsinin onun olabileceğini söylemişti. Gelmeyeceklerini biliyordu, sadece ona ne isterse söyleyebileceğini söylediğim için içinden geçenleri söylemişti. On yaşında bir çocuğun bunları yaşadığını tekrar gördüğümde tekrar sarsılmıştım. Yanmıştı içim, kalbim acıdan kavrulmuştu. Onu düşünemiyordum bile. 

my lips ft. yours ᥫ᭡ w.harutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin