"Oi Atsushi!" Chuuya yetimhane bahçesinin bir köşesine tek başına sinmiş beyaz saçlı çocuğa yaklaşırken hafifçe sırıttı.
"Chuuya?" çocuğun gözleri ardına kadar açıldı ve sarsakça ayaklanıp üç aydır yüzünü görmediği, kendisinden iki yaş büyük arkadaşına doğru koştu. "Neredeydin bütün yaz?!"
"Atsushi sakın ağlayayım de- Bekle, çoktan ağlıyor musun?" Chuuya, gözleri dolmuş çocuğa cins cins bakarken Atsushi kaşlarını çatıp ellerinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
"Üç aydır yoksun, endişelendim.." diye mırıldandı Atsushi biraz kırgınlık tınısı eşliğinde. Ailesi tarafından terk edilmiş bir çocuk herkes tarafından terk edileceğine inanır, terk edilmemek için her şeyi yapabilecek hale gelirdi.
Atsushi de her daim Chuuya'nın suyuna gitmeye çalışmış, edindiği ilk arkadaşı kaybetmemek için çabalamıştı. Chuuya ise onun kendini böyle ezdirmesinden oldum olası rahatsızdı. Yetimhanedeki birkaç çocuğu sağlam pataklaması da gerekmişti vaktiyle, Atsushi'den yararlanmaya çalışan çocukları.
Sonra da pek çok kez arkadaşıyla konuşmuş, onu biraz olsun yüreklendirmeyi başarmıştı.
"Atsushi," demişti Chuuya yaklaşık beş yıl önce. Atsushi o zamanlar dokuz, Chuuya on bir yaşındaydı. "Herkes senin yanında sonsuza kadar kalamaz belki ama ben yaşadığım sürece senin arkanı kollayacağım."
Deniz fenerinin tepesinde oturuyorlardı o gün. Güneş battı batacak halde kızıl huzmeler dağıtıyordu gökyüzüne. Birkaç martı denizin üstünde uçuyor, iskeleden onlara ekmek atan iki küçük çocuğun etrafında dolanıyorlardı.
"Ayrıca bence birini terk edip etmemek senin elinde," diye devam etmişti kızıl oğlan biraz da pervasızca. Oldum olası böyleydi zaten, hep diline geleni söylerdi çok düşünmeden. "Ve benim planladığım gelecekte seni terk etmek yok, yani bu kadar korkma."
Atsushi ilahi gözlerini arkadaşına dikmiş, biraz da kafası karışmış halde uzun bir sessizlikten sonra sormuştu. "Nasıl bir gelecek planlıyorsun ki?"
Chuuya sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi tutunduğu demirlikleri parmak eklemleri beyazlayana kadar sıkmış, ışıl ışıl gözlerle bakmıştı beyaz saçlı çocuğa.
"Denize açılacağız Atsushi!"
Neredeyse bütün ada duyacaktı sesini, Atsushi yerinde sıçramıştı.
"Bir sandal yapacağız ya da bir kayık... Hatta daha iyisi bir gemi!" Chuuya ise kimin duyup ne diyeceğini umursamadan devam etmişti. "Bu adada yaşayanlardan başka insanlarla tanışacağız. Belki bu adadan çok çok çok daha büyük kara parçaları da buluruz, bir düşünsene!"
"Bulur muyuz gerçekten? Var mıdır öyle yerler?" Chuuya'nın heyecanı sonunda Atsushi'ye de bulaşmış, çocuğun gözleri saf merakla aralanmıştı.
"Buluruz tabii ya," başını hevesle salladı kızıl oğlan. "Ben inanmıyorum bu tek insan ırkı biziz zırvalarına. Hem Shirase ve Yuan'ı da alacağım, onlar da o aptal ailelerinden kurtulacaklar. Kouyou-san bile gelir isterse, o beni asla yalnız bırakmaz!"
Atsushi buna hafifçe gülmüş, tekrar bir sessizlik çökmüştü aralarına. İkisi de bambaşka hayallere dalmış, rüzgardaki yapraklar misali uçsuz bucaksız bir hayal karmaşasında bulmuşlardı kendilerini.
"İşte," diye sesi hayallerden yorulmuş gibi çıkan Chuuya bozmuştu sükut ortamını. "Benim planladığım gelecek bu Atsushi, benimle olacak mısın?"
Atsushi bir an bile tereddüt etmeden vermişti yanıtını. "Olacağım!"
"O zaman birbirimizi asla terk etmeyeceğiz." Chuuya kızıl kaşlarını çatıp sırıttı ve Atsushi de tatlı bir tebessüm etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{WindWaker}
Fanfiction•İlk kez yazacak bir açıklamam yok. Fazla Zelda serilerinin yan etkisi olarak başladığım bir kurgu, sonu nereye gidecek bilmiyorum. •Chuuaku ve Tachizaki barındıracak ama sadece bir ship kitabı DEĞİL. Neredeyse her karakteri de kattığım boktan da...