"Atsushi ben kaçıyorum," diyerek sonunda ayaklandı kızıl saçlı çocuk. Güneş ufuk çizgisinin altına girerek kaybolmuştu. "Randou yemeğe geç kalınca delleniyor, biliyorsun."
Atsushi gülümseyerek başını salladı ve ayağa kalkan arkadaşının üstünü başını silkelemesini izledi. Ona sarılmak istiyordu ama yapmaya bir yerleri şu an pek yememişti, Chuuya'nın dalga geçeceğini biliyordu.
"Sarıl hadi sarıl."
Kızıl çocuk arkadaşının yüzündeki her mimiği ezbere bilmenin avantajını kullanıp sırıtınca Atsushi kıkırdayıp kalktı, kollarını büyük olmasına rağmen aynı boylarda olduğu arkadaşına sardı.
"Dikkatli ol."
Diye fısıldadı Atsushi kollarını ayırmadan önce. Chuuya bugün bu cümleyi kaç kere duyduğunu sayamamıştı artık, başını sallayıp yetimhaneden ayrıldı.
Hafif sesle bir melodi mırıldanarak ağır ağır eve yürüdü, küçük ama iki kişi için yeterli olan evlerine ulaştığında içeri girdi.
"Chuuya?"
"Evet, ben geldim." ellerini kovalarda depoladıkları suda yıkarken seslendi. Randou da banyonun eşiğinde belirdi; her zamanki gibi titriyordu.
"İlk günün nasıldı?"
"Sıradan." Chuuya olabildiğince soğuk tutmaya çalıştığı sesiyle kısa kesip Randou'nun yanından geçti, odasına girdi. Randou'nun amacının farkındaydı; Chuuya'yı yaz boyu eve kapatıp arkadaşlarını görmesine izin vermediği için arkadaşlarıyla bunun konusunu açtığını tahmin edebiliyor, Chuuya'nın kendisine olan kızgınlığını ölçmeye çalışıyordu.
"Yemek hazır." diye mırıldandı uzun, siyah saçları beline ulaşan adam.
Ne ara odamın kapısına geldin? Chuuya tüylerinin ürperdiğini hissederken ona bakmadan üstünü değişmeye başladı.
"Aç değilim."
Randou'yu en çok kıran cümlelerden bir buydu, biliyordu.
Köpek gibi açım, diyen zihnindeki sesi susturdu.
"Saatlerdir bir şey yemedin, tok olman imkansız."
Uzatma lütfen.
"Atsushi'yle ıvır zıvır atıştırdık."
Uzatacağım.
Randou derin bir iç çekip elleriyle kollarını sıvazladı.
"Acıkırsan yersin o halde..."
Sen kazandın.
"Sanmıyorum."
Bu sadece ilk raunt.
İkisi de başka bir şey söylemeyince Randou uzaklaştı, Chuuya da kapıyı kapattı. Neyseki sabah Bayan Margaret'in verdiği marmelat kavanozu hala duruyordu.
Mutfağa gidip bir bardak su alıyormuş ayağına birkaç dilim ekmek yürütüp odasına topukladı, kavanozu bez torbasından çıkardı.
Gözüne öğretmeninin verdiği kitap ilişince yavaşça eski, dokunsa yırtılacakmış gibi duran kitabı eline aldı.
Yatağına kurulup ekmeği marmelada batırdı, midesinin kutsandığını hissederken kitabın kapağını dikkatli olmaya çalışarak açtı.
Dikkat kelimesini duymak istemiyorum.
Haklısın tamam-
İlk sayfada daha önce hiç görmediği bir balık çeşidinin elle çizilmiş resmi vardı. Siyah mürekkep yıllarım getirisi olarak soluk ve biraz silik dursa da resim oldukça belirgindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
{WindWaker}
Fanfiction•İlk kez yazacak bir açıklamam yok. Fazla Zelda serilerinin yan etkisi olarak başladığım bir kurgu, sonu nereye gidecek bilmiyorum. •Chuuaku ve Tachizaki barındıracak ama sadece bir ship kitabı DEĞİL. Neredeyse her karakteri de kattığım boktan da...