jeonjk:jimin ben
döndüm.jiminie:eh pekala
dispatch yayımlar
fotoğrafları şimdi.jeonjk:havaalanındayım,
eve varırım birazdanjiminie:ups, pekala
o zaman dikkatli
oljeonjk:seni seviyorum
(Görüldü 21:04)Jimin utanarak telefonu kapadı. Bu tür sözcüklere pek alışkın sayılmazdı ve Jungkook bu tür şeyler söylediği zaman eli ayağına dolaşıyor, saçmalıyordu. Karşılık vermeye de utanıyordu. Çalışma masasına baktı. Epey dağınıktı, ki sadece masası da değildi. Odası da öyleydi ve bir gün toparlasa iyi olacaktı, fakat o zaman şuan değildi. Hem Dispatch'in yayımlayacağı Jungkook fotoğraflarını merak ediyor, hem de yorgundu.
Jungkook seni seviyorum derken, ciddi miydi? Bu aklında onunla canlı bir şekilde buluşmadığı sürece sadece bir soru işareti olarak kalacaktı. Aslında, merak ettiği çok fazla şey vardı. Kendisini nereden tanıdığı, neden ona yazdığı,neden ona vakit ayırdığı, onun için neden özel elbiseler tasarlayıp kargoladığını bile merak ediyordu.
Gözü duvarda asılı duran kağıda takıldı. Kağıt uzun süreden beri orada olmalıydı. Üzeri kurşun kalem lekeleriyle doluydu. Bir de kırmızı lekeler vardı. Fakat Jimin onu oraya astığını pek hatırlamıyordu. Kağıdı eline aldı ve bunun, doktor randevularının günü ve saatinin yazılı olduğu kağıt olduğunu gördü.
Tanrım, onları tamamiyle unutmuştu. Hatta oraya neden gidiyordu, onu bile unutmuştu. İlaçlarını da almıyordu. Yarın bir randevusu vardı. Bunu kaçırmasa iyi olacaktı. Yarın okuldan sonra hemen oraya gitmesi gerekecekti. Doktor Eun'dan azar işitmek istemezdi.
Dispatch'in herhangi bir fotoğraf yayımlayıp yayımlamadığını kontrol etti. Aptal şirket, en gerekli olduğu vakitte elbette yayımlamamıştı. İçinden sayısızca kez küfür yağdırırken banyoya ilerledi. Haplarını bulup içmesi gerekti, son kullanma tarihleri geçmediyse elbette.
Fakat nerede olduklarını bilmiyordu. Şans bir kez olsun ondan yana olamaz mıydı? Çaresiz tekrar odasına ilerledi ve yatağına bıraktı kendini. Başı ağrıyordu. Sorun neydi?
Ölüyor muydu ki?
Jimin, ölümden korkmadığını fark ettiğinde,bir damla yaş aktı gözlerinden. Oysa ne çok korkardı ölümden. Ölürken ya canı acırsa? Ya sonsuzluğa giden yolda düşer ve yeniden acı çekerse? Sürekli bunları düşünüp Tanrı'ya ona uzun bir ömür vermesi konusunda dua ederdi ve iyi bir insan olmaya gayret ederdi.
Belki son zamanlarda iyi bir insan değildi ve Tanrı onu korkutuyordu? Bu da bir ihtimaldi.
"Tanrı'm. Ben suçsuzum. Ben hiçbir şey yapmadım."