Hafif esen rüzgar, Sambuyeon Şelalesi'nin çağlayan sesi, Jungkook'un kalp atış sesi Jimin için şuan tek kelimeyle muazzamdı. Saçlarının üzerinde hissettiği burun, arada huzur bulmak istercesine şöyle bir kokluyor, ardından kiraz dudaklar kokladığı yeri öpüyordu.
"Jimin, sanırım kokun bitti."
"Kokum mu bitti?"
"Çok kokladım sanırım."
Hafifçe kıkırdadı, ve mayışmışlıktan kurtulmak için derin bir nefes aldı. Turuncunun en güzel tonlarıma bürünmüş gökyüzünü izledi.
"Üşüyor musun?"
"Hayır, iyiyim."
Kollarındayken nasıl üşüyebilirim ki, demek vardı ama diyemiyordu. Duygularından halen emim olamaması canını sıkıyordu.
"Aslında bir şey söylemem gerek."
Başını merakla Jungkook'a doğru dikti.
"Yarın Fransa'ya gitmem gerek. Defile için. 1 hafta orada kalacağım."
Fransa mı? Oraya gitmesi bile bu kadar uzun sürerken, bir de 1 hafta orada mı kalacaktı? Fakat bunu uzun zamandır beklediğini biliyordu. Üzüldüğünü belli etmemeli ve gülümsemeliydi.
"Bunu uzun zamandır bekliyordun Kook. Eminim mutlusundur, ben de mutluyum çünkü."
"Daha bitmedi."
Bir başka sürpriz?
"Fakat oraya partnerlerimizle gitmemiz gerekiyor ve ben de düşündüm ki seninle gitmeliyim."
Jimin ona şokla baktı. Jungkook utanarak ensesini kaşıdı.
"Gelmek istersen tabii."
"T-tabii. Gelirim."
"Pekala, seni evine bırakayım. Bavulunu hazırlarsın, yarın akşam almaya gelirim seni."
"Peki Kook."
"Gelmeyi kabul ettiğin için teşekkür ederim."
İçtenlikle gülümsedi ve rica etti. Huzurlu ortamı geride bırakarak arabaya doğru ilerlediler. Fakat gözlerinde art arda patlayan flaşlar, kollarıyla yüzlerini kapatmalarına neden oldu.
Jungkook, Jimin'i belinden kavrayarak kendine çekti ve herhangi bir zarar gelmeden arabaya bindiler. Jungkook arabayı kuytu bir yere sürdü. Jimin bir süre nefesini düzene sokmak için arabadan inip derin nefesler alıp verdi.
"Her yerdeler."
"Sen iyi misin Jimin?"
"İyiyim. Korktum sadece."
Bir süre sessizlik çöktü.
"Her yerde haber yapacaklar."
"Yapsınlar."
"Ama kariyerin-"
"Sikmişim kariyerini."
Büyük olan ufak olanı arabayla arasına alıp dudaklarını esir aldı. Dolgun pembelikleri kendi kiraz dudaklarıyla ezerken, küçüğünü şokta bıraktığından bihaberdi.
Anın büyüsünden biraz çıktığında, hareketsiz dudakları fark etti. Yavaşça ayrıldı ve tamamen sarhoş olmuş bedene baktı.
"Özür dilerim."
"Neden?"
Bunu tamamen bilinçsizce sormuştu. Fakat ardından söylediği cümle, bilinçsizce olmadığını bir tokat gibi çarptı yüzüne.
"Bunu ne kadar uzun süredir bekliyordum, biliyor musun?"
Jungkook gülümseyerek tekrar tutkuyla yapıştı dudaklara. Jungkook'tan ziyade tecrübesiz dudaklar, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Jimin'in ilk öpücüğüydü. Bu yüzden o kadar heyecanlıydı ki, Jungkook bile bunu hissediyordu.
Dudağının alt kısmındaki tombul eti dudaklarının arasına aldı ve sıkıştırarak emdi. Jimin ağzının içine doğru inlediğinde, vücudunu onunkine yasladı.
Jungkook zorla dolgun dudaklardan ayrıldı ve nefes nefese kalarak alnını onun alnına yasladı.
"Duralım. Yoksa kendimi durduramayacağım."
İkisi de doymamıştı. İkisi hâlâ açtı birbirlerine. Fakat şimdi durmazlarsa, ileriye gidebilirlerdi ve bunu ikisi de istemezdi şimdiden.
Şimdilik sadece masum öpücükler yeterliydi.