HAMLET
Sizi gerçekten sevmişim bir ara.
OPHELIA
Evet, buna inandırmıştınız beni.
HAMLET
İnanmamalıydınız bana. Çünkü doğruluğu ne kadar aşılarsan aşıla, çürük kökümüze bizim, eski meyvenin tadı gitmiyor kolay kolay. Sevmiyordum sizi.
1975 yılının yazında, ailenin bir üyesi her şeyi geride bıraktı ve gitti. Sadece, gitti.
Bellatrix siyah elbisesinin eteklerini tutarak, omzunun üzerinden annesine baktı. Koyu renk gözleri mumun kızıl ışığında kara boncukları andırıyordu ve teni de bir hayaletinki kadar beyazdı.
"Onu seviyor muydu?"
"Hayır," dedi Druella, yumuşak ama duygularını ele vermeye yanaşmayan bir tonda. "O adamın herhangi birini sevebileceğini sanmıyorum, kendisinden başka."
Uzun boylu kadın, annesine bir süre daha baktıktan sonra yüzünü yeniden uzun aynaya çevirdi. Zapt edemediği siyah buklelerini omuzlarının üzerinden salıp "Peki, neden o?" dedi kendisinden beklenmeyecek bir soğukkanlılıkla. Duygularını herhangi birinin önünde açmayalı asırlar geçmiş gibiydi, bu yüzden de hissettiklerine bir anlam bulamadı. "Benden daha güzel olduğu için mi? Benden daha mı yetenekli?"
Druella Black ayağa kalkıp Bella'nın yanına kadar yürüdü. Andromeda ve Narcissa'dan farklı olarak, bu en tutkulu ama aynı zamanda en acımasız çocuğu, kendisi kadar uzun boyluydu. "Senden daha güzel değil; sadece çok farklısınız," dedi ve kızın saçlarını örmek için sırtının üzerine çekti. "Senden daha yetenekli de değil, Bella. O konseyde seninle düello edip galip gelebilecek tek kişi, Lord'un kendisi."
Bellatrix'in öfkesi bir ejderhanın ciğerleri gibi alevlenmiş, sonrasında da sönmüştü. Andromeda evden ayrıldığından beri içinde olduğu saldırgan ruh halinden sıyrılıp annesi tarafından bir boşluğa itelenmişti. Sebebini bilmediğini düşünüyor, kendini kandırıyordu.
Çünkü, ne istediğini Lord'un gözlerinde görmüştü.
"Neden, o halde?"
"İstediklerinin bunlardan biri olduğunu sanmıyorum, güzel kızım."
"Ne istedi? Andromeda'yı doğru dürüst tanımıyordu bile," diye mırıldandı. Annesinin soğuk parmak uçları saçlarını çekiştirip tararken arada sırada da sırtına değiyordu. Ve Bellatrix, saçlarının hepsini kesip atmak istiyordu. "Yabancıydılar."
Bella, Druella'nın dudaklarında beliren hüzünlü gülümsemeyi de görmedi. Hiçbir anne çocukları arasında seçim yapamazdı, en azından yapmamalıydı. Yıllar boyu kendisine en çok benzeyenin şu anda saçlarını ördüğü kızı olduğunu düşündüyse de, Bella onu şaşırtmış ve bazen dehşete bile düşürmüştü. Cygnus'un pis işlerine, ara sıra evinin çatısı altında uyuyan Lord Voldemort'a ve büyüdüğü aileye rağmen, Bellatrix Druella'yı dehşete düşürebilmeyi başarmıştı.
Ama anneler, çocuklarını her koşulda sevmelidirler. Druella Black de hayatında çocuklarından başka kimseyi sevmemiş, iki tanesini ise hala hayattalarken kaybetmiştir. Birini yutan karanlık, bir diğerini sürgün etmiştir.
"Sanırım onun bir şekilde uygun olacağını düşünüyordu," dedi sakin sakin. "Bu kadar basit."
"Basit falan değil, o Karanlık Lord ve... Ve Andromeda ise-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRANGER I Tomione I
Fanfictionİyi bir öykü tüm düğümlerin çözülmesiyle son bulur ama gerçek hayat birçok düğümden oluşur. Ve bazen, hikayelerde sadece tek bir av ve tek bir avcı yoktur. Hermione, yirmi yedi sene öncesine gidip zamanda bir paradoks yarattığında, sağ kalan herkes...