Selamlaaar!! Çok uzun bir zaman oldu, gerçekten de çok üzgünüm. Bölümün bu kadar uzun süre sonra gelmesinin tek sebebi motivasyonsuzluk maalesef. Hikayeye olan ilgi oylar ve yorumlarla gösterilmediği takdirde okunma sayısının artmasını bekliyorum, bunu beklerken de yazmaktan uzaklaşıyorum. Oy yorum sınırı koymayacağım ama sizden destek olmanızı rica ediyorum. En az 500 kişinin okuduğu bir bölüme 35 oy gelmesi moral bozucu derecede az.
İyi okumalar.
PS: Yorumlarınızı özledim. Çoook.
...
Doğduğun evi göz açıp kapayıncaya kadar verdiğin bir kararla terk edebilirsin. Sevdiklerinden vazgeçebilirsin. Şehrini ve ülkeni bırakabilirsin.
Ama, kendinden gidemezsin.
Öte yandan, Hermione Granger, kendisiyle ilgili her detayı unutmuştu. Buna mecbur kalmıştı. Değer verdikleriyle beraber anılarını da arkasında bırakmıştı.
Bu, hala Hermione Granger olmadığı anlamına gelmiyordu elbette.
O gece gözünü bile kırpmadı. Yanından kalkıp başka bir odaya giden Karanlık Lord olsa dahi, yanına gelip onu istemediği şeyler yapmaya zorlayacağı düşüncesi peşini bırakmıyordu. Belki onunla yatmak istememişti ama Hermione'ye iksir içirmek ve zihnine girmek konusundaki ısrarlarından yakın zamanda vazgeçeceğine inanmak çocukluktu.
Yatağın sol tarafından uzak durmaya çalışarak sırtını yatağın başlığına yasladı ve bacaklarını kendine çekti. Riddle'ın hala bu odada olmadığına kendini ikna etmek zordu çünkü her yerde hissedebiliyordu onu kız. Tamamen onun bölgesindeydi. Daha önce hep bir hayaletinki gibi gelen varlığı kendi odasında hiç olmadığı kadar somuttu.
Kafasını iki yana salladı, sadece başka bir rahatsız edici düşünceyle daha boğuşmak için. Karanlık Lord'un genelde yatağın sol tarafında uyuduğu ve hangi pozisyonda uyuya kaldıysa o şekilde uyanan biri olduğu belliydi.
Bunu düşündüğü için bile kendini aptal gibi hissetti, ama yastığına sinmiş taze şampuan kokusunu duyumsadığında şaşırdı. Dediğim gibi, onun bir hayalet gibi yaşadığını varsaymıştı hep. Ama bir insandı ve insanların elbette ki kokuları olurdu.
Gün henüz ağarmamıştı. Granger ise, sabahın yakın olduğunu biliyordu. Ayağa kalkıp pencere kenarına kadar yürüdü. Camı açtığında içeri dolan koku bir süre önce yağmur yağmış olduğunu fısıldadı ona.
Derin bir nefes alarak gözlerini yumdu. Bedeni çektiği acılardan biraz olsun sıyrılmış olsa da, şakaklarını parmaklarıyla ovmak elbette ki baş ağrısını geçirmek için yeterli gelmemişti. Ve her ne kadar bu odada yalnız olsa da, Hermione Granger kendisini hiç olmadığı kadar tehlikede hissediyordu. Rotasız, yalnız ve sağı solu asla belli olmayan bir adamla bir kapana kısılmıştı.
Buradan ne zaman kurtulacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
Geniş odada volta atmaya başladı ve Karanlık Lord onu apaçık bir biçimde tehdit ettiği için kişisel eşyalarına sadece uzaktan bakmakla yetindi. Zindanlara kilitleyip bilgi sızdırmaya çalıştıkları kızın kaçması ve bunun getirebileceği sonuçlar hiç mi hiç umurunda olmamakla birlikte, suyun yavaş yavaş ısındığını anlayabiliyordu. Verdiği kehanetleri -Hermione'nin söylediğinin aksine- hatırladığının anlaşılması neredeyse an meselesiydi ve bu yaşandığı zaman Lord'un Hermione'nin konumu ve kimliği hakkında ulaşabileceği karar tehlike vadediyordu.
Hermione Granger, bunların basit kehanetler olmadığının farkındaydı, zihninden koparılanların birer birer geri döndüğünün de. Ama, bunun nasıl mümkün olduğunu henüz çözememişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/251846308-288-k961193.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STRANGER I Tomione I
Hayran Kurguİyi bir öykü tüm düğümlerin çözülmesiyle son bulur ama gerçek hayat birçok düğümden oluşur. Ve bazen, hikayelerde sadece tek bir av ve tek bir avcı yoktur. Hermione, yirmi yedi sene öncesine gidip zamanda bir paradoks yarattığında, sağ kalan herkes...