.
.
.
Müzik: The Swan Ethereal Remix
Elimi tutuyordu ve birlikte ileriye doğru koşuyorduk, zaman mı durmuştu?
Benim için,belki...
Ona güveniyordum, neden mi? Bende bilmiyorum.
Güvenmek... O kadar zor topladığın gibi anında hemen dağılacak bir kelime.
Peki ya ben? Neden daha 2 gündür tanıdığım birine güveniyorum ki?
Koşarken düşündüklerim aklımı başıma getirdi. Araf'tan kolumu hemen çektim.
"Ben...seninle gelemem."
Kolumu çektiğimden beri bana doğru dönmedi. Ben onun sadece sırtını görüyordum. Cümlemi söyledim ama herhangi bir cevap alamadım.
"Sana diyorum, beni duymuyor musun?"
Sağır olamazdı, balodayken Hira ile konuşmuştu hatta ona bakmıştı ama neden benimle konuşmuyor ve...bakmıyordu?
"O adam kimdi?"
"Hiçkimseydi. Korkmana gerek yok çantan bende."
Bana doğru dönmemişti ama çantayı arkaya uzattı. Hava hafiften çiselemeye başlamıştı. Elimi uzattım ve çantayı aldım. Gidecektim ama birşey sanki beni orada tutuyordu. Yağmur hızını arttırdı ve ben hala daha içeri girmiyordum, gitmiyordum. İkimizde yağmurun altında sessizce duruyorduk ve ben onun sadece saçlarını görebiliyordum.
"Araf"
Bir süre sonra cevap verdi.
"Kader , gitmelisin."
Titredim, hava soğumuştu. İçimde soğudu sanki, belki benimle konuşacağını sanmak aptallıktı tabi. Gitmek için arkamı döndüm, titreye titreye ilerlerken birden üstüme kaban atıldı. Durdum ve arkamı döndüm. Gidiyordu, teşekkürler diye fısıldadım. Arkasından baktım, yürüyüşü de kokusu kadar tanıdıktı, herşeyi tanıdıktı. Bu koca fani dünyada bana gelen en garip şeydi o...
Gözden kaybolana kadar bekledim orada, yağmur hızlanmıştı. Kafamı yukarıya kaldırdım, neyi bu hisler? Aşık mı oldum? Sesli kahkaha attım. Kafamı iki yana salladım. Sonra suratımı astım ve kafamı eğdim. Gerçekten oldum mu? Emin değilim. Bir daha karşılaşır mıydık? Emin değilim...
Yağmur baskısını artırınca içeriye girmeye karar verdim, umarım hasta olmam. Yavaş yavaş yürüdüm ve bir taşa takılıp düştüm. Sırtımı yere gelecek şekilde döndüm ve gökyüzüne baktım. Ağlıyordum, bulutlarla birlikte. Bir sürü gözyaşı geldi. Neden ağlıyordum? Babam için mi, hayır sanmıyorum. Peki...Araf için mi? Hayır, onun içinde ağlamıyordum? Nede ağlıyordum? Bilmiyordum. İçim içime sığmıyordu ve ben bu duyguları, bütün bunları anlayamıyordum. Düştükten sonra üstüne düştüğüm kolunda acısı kalmamıştı zaten, sadece çizildi. Nefes almakta zor geliyordu. Göğsüm sıkışıyordu, durduk yere neydi şimdi bu? Başım ağrıyordu. Gözlerimi sildim, artık ağlamıyordum. Kriz geçirmiş olabilirim. Eskiden babam yüzünden hep böyle krizler geçirirdim. Bir süre daha havaya öylesine boş boş gözlerle baktım. Bu da krizlerimden sonra olan birşey hiçlik, boşluk... Kendimi zorlayarak ayağa kalktım ve üstümü düzelttim.Binaya doğru ilerledim. Binanın kapısından Hira ve onunla birlikte Karan, Rüya ve Bulut çıktı. Uzaktan onları gördüm, sonra aklıma üstümdeki Araf'ın kabanı geldi. Karan eğer kabanı görürse yanlış şeyler düşünebilirdi. Ne kadar yanlış ha? Neyse, düşünmek için pekte doğru bir zaman değil. Kabanı üzerimden biraz sağ tarafıma fırlattım ve onlara doğru baktım. Beni hala daha görmediler, onlara doğru ilerlerken Hira ile göz göze geldim. Parmağını kaldırarak beni gösterdi ve yanındakilere birşeyler söyledi, diğerleride bana baktı. Hira bana bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHLARIN DANSI
Dla nastolatkówİki ruhun yıllar öncesinden birbirine bağlandığını düşünün. Birbirlerini tanımıyorlar ama aslında bir o kadar da tanıyorlar. Araf'ın soyunda yüzyıllar boyunca ruh eşi denilen ruhların birbirine bağlanabilmesi var. Kader, Araf ile karşılaşır ama Araf...