can't take it anymore

64 13 62
                                    

genç adam kolları arasındaki bedenin iyice güçsüzleştiğini hissederken bacaklarını kalkmak için zorladı.

kaçağın buralara kadar ulaşmış olmaması imkansızdı. luna tamamen bilincini kaybetmişti ve aklındaki tek düşünce kızın solumasını olabildiğince engellemesi gerektiğiydi.

çantasının ucuna bağladığı fuları çıkardı, biraz da olsa maske görevi görebilmesi için ağzını ve burnunu kapayacak şekilde bağladı. sırtına alması gerekiyordu, başka türlü taşımayı denemek hem dengesini kaybetmesine, hem de zamanın yetmemesine sebep olurdu.

olabildiğince hızlı düşünmeye çalışıp genç kızın yandaki masadan destek alarak sırtına binmesini sağladı.

yerde kalan çantayı da bileğine geçirip zorlukla ilerlemeye başladığında zaman kesinlikle onların lehine ilerlemiyordu.

açık camlardan gelen kesik kesik seslerden anlaşıldığı üzere kalabalık dağılmaya başlıyordu.

bu da demek oluyordu ki, kapıların kilitlenmesine çok az bir zaman kalmıştı.

o sırada genç adamın gözüne ay ışığında yerde parıldayan bir zincir çarptı.

bir kolye.

hızlı olması gerektiği gerçeği bir kere daha yüzüne çarptığında keskin adımlarla kolyenin düştüğü raflık bölüme doğru ilerledi, sırtındaki genç kızı düşürmemeye özen göstererek ucunda minik bir hilal şekli bulunan kolyeyi avucuna aldı.

bundan sonra düşüneceği tek şey buradan çıkmaktı.

üstündeki ağırlıkları görmezden gelmeye çalışarak kütüphane dışındaki merdivenlerin önüne geldi.

içeride pencereler dolayısıyla az da olsa ışık vardı ancak koridor için aynı şey söz konusu değildi. birkaç basamak dışında önü tamamen zifiri karanlıktı.

gözünün alışacağını umarak basamaklardan aşağı ilerlemeye koyuldu. başka bir seçeneği yoktu, yurdun asansörleri uzun zamandır kullanım dışıydı.

genç kızın başının omzuna düştüğünü hissetti. uzun siyah saçları koluna sürtünüyor, kesik kesik aldığı nefesin sıcaklığını yüzüne bağlı olan fulara rağmen hissediyordu.

bundan güç almaya çalıştı. canını kurtarması gereken tek kişi kendisi değildi.

hafifçe sersemlemiş hissetmeye başlamasıyla adımlarını hızlandırdı.

neredeyse hiçbir şey görememesine rağmen bir şekilde ayaklarını sürüye sürüye aşağı inmeye, aynı zamanda da olabildiğince hızlı düşünüp bunu olabildiğince hareketlerine yansıtmaya çalışıyordu.

eh, zifiri karanlık bir koridorda ilerliyorsanız, merdivenlerden koşar adımlarla inmek her zaman iyi bir fikir değildir.

bir iki sendelemenin ardından kendini toplamaya çalışırken gözüne çarpan minicik ışık huzmeleriyle başını ileriye çevirdi.

yurt kapısının üst camından sızan ışığı gördüğünde içine doğan umut kıvılcımları dudaklarına bir gülümseme yerleşmesi için gayet yeterliydi.

dikkatini dağıtan şey de bu oldu.

son basamağa geldiğinde ayağı takıldı,  ani bir şekilde dengesini kaybettiğinde sendeledi.

diz kapağını merdiven korkuluğuna çarptığında iki dizinin üstünde yere düşmüş, buna rağmen sırtını eğerek genç kızın alacağı darbeyi en aza indirmeye çalışmıştı.

ve o anda da sahip olduğu son umut ışığı söndü.

bir elini düşmemesi luna'nın boynundan sarkan kollarına götürdüğünde diğer eliyle yerden kalkmak için destek aldı.

hissettiği acıdan dolayı bacakları titriyor, bu durum fazlasıyla yavaşlamasına sebep oluyordu.

avucunun içindeki kolyeyi sıktı. kendi hayatı dışında başka bir can daha taşıyordu, kendinden vazgeçse bile ondan vazgeçemezdi.

tekrar yavaş yavaş aşağı inmeye koyuldu. inecek tek katının olması içindeki umut ışıklarını tekrardan canlandırıyordu. bu yüzden durmayı düşünmek için bile vakit vermedi kendine.

bacakları hissettiği acıya dayanamayıp daha çok titremeye başladığında inecek sadece birkaç basamağı kalmıştı. dışarıdaki sesler gittikçe netleşmeye, tanıdık gelen seslerin bağırışmaları duyulmaya başlamıştı.

son basamağı da inmesinin ardından hissettiği acıya dayanamayıp luna'yı indirerek kolları arasına aldı, sırtını duvara dayayıp yavaşça oturduktan sonra yorgunlukla bir iki kere öksürdü. avucunda tuttuğu kolyenin zimcirini iki eliyle tuttuktan sonra genç kızın siyah saçlarını geriye ittirdi, kolyeyi dikkatlice boynuna taktı.

son kalan enerjisini kullanarak kapıya uzandı, elinden geldiğince güç uygulayarak kendini duyurmaya çalıştı.

bilincinin sallantıda olduğunu hissettiğinde başını duvara dayadı, kapıya doğru koşan ayak seslerini dinlemesinin ardından kendini karanlığa bıraktı.

herkese yeniden merhaba!!
okuyan kimse kalmış mıdır bilmiyorum, konu ve karakterlere kendimi çok yakın hissetmeme rağmen asla buraya dönebilmek için gerekli güveni kendimde bulamadım.
ancak asıl önemli olan eşiği atlattığıma göre, buraya daha çok özen göstereceğimin garantisini verebilirim sanırım.
bu kadar uzun süre beklettiğim, sonucunda da kısa sayılan bir bölümle döndüğüm için üzgünüm :")
umarım bundan sonra da okumaya devam edersiniz, bekleyen herkese ve özellikle her fırsatta beni dürtükleyen rkenie 'ye çok teşekkür ederim♡

a basketball issueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin