sabah bir bölüm daha attım, eğer okumadıysanız ilk ona bakın lütfen♡
üstüme geçirdiğim siyah hırkayla beraber aynaya son bir bakış atarken, kalem kutumu ve fizik notlarımı tıktığım çantayla uğraşıyordum. gergindim, ama bunun sebebi az sonra yanına gideceğim jeno veya fizik değildi.
jaemin, ders anlatacağımı söylediğimden beri bana fazlasıyla soğuk davranıyordu; ki bunun garip bir durum olduğunu ilk bakışta söyleyebilirdiniz. çünkü kendisi fazlasıyla hareketli ve genellikle neşeli biriydi.
bu tavırlarını koruma güdüsüne bağlasam da gerilmeden edemiyordum. ne olursa olsun içinde yaşayıp bunu bize yansıtmayan biriyken, şimdi bu şekilde sessizleşmesi o kadar da hayra alamet sayılmazdı.
dışarı çıkmadan önce kapı eşiğinde siyah botlarımı ayağa geçirirken cherry'e haber verme gereği duymamıştım. sonuçta yakın bile değildik, geç kalmadığım sürece neler yaptığımı bilmesine çok da gerek olduğunu düşünmüyordum.
üçe beş vardı, yurt kütüphanesi odamın bulunduğu katın tam üç kat yukarısındaydı. oraya gittiğimde nefes nefese kalmamak için asansöre doğru ilerlerken çantamdaki notların doğruluğunu kontrol ediyordum.
son anda telefonumu titreşimden çıkarıp sessize almam gerektiği aklıma gelirken asansör ineceğim kata varmıştı. kimsenin merak edip mesaj atacağı yoktu, bu yüzden asansörden inip kütüphane kapısına yaklaşırken telefonu sessize almakta fazla düşünmemiştim.
ya da belki de ben öyle düşünüyordum.
üzerine geçirdiği gri renkli hoodiesi ve dağılmış koyu renk saçlarıyla jeno olduğunu düşündüğüm bedene ilerlerken telefonu yanıma aldığım çantanın içine atmış, henüz içeriye girmediğimiz için son kez rahatça konuşmak üzere dudaklarımı aralamıştım.
"içeri girelim mi?"
geldiğimden haberi olmayan beden yere eğdiği başını kaldırıp yüzüme bakarken başını onaylar anlamda sallamış, girmek üzere kapıyı aralamıştı. bu fikrin aklına nereden geldiğini bilmesem de sadece kendi aldığı bir karar olduğunu sanmıyordum. sonuçta mark ve diğerleriyle çok yakın arkadaştı ve bu bende şüphe uyandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.
birini sevmiyorsanız, sevmediğiniz kişi asla onunla sınırlı kalmazdı. bu yüzden jeno'nun veya geri kalan arkadaşlarından herhangi birinin bana karşı bir sempati duymadığını rahatlıkla söyleyebilirdiniz.
bu basit sorunun arkasında kesinlikle bir şeyler vardı ve bu konu üstünü eşelemek istediğim son şeydi.
geçirdiğim onca deli dolu yılın ardından taktığım tek şeyin ders notlarım olmasını isterken hayat kesinlikle adil davranmıyordu.
jeno, adımlarını benden önce bulduğu boş bir masaya yönlendirmiş, yanında getirdiği her zamanki okul çantasını masanın üzerine yerleştirmişti. tahmin ettiğimin aksine fazlasıyla sakin duruyordu.
ben de yanına ilerleyip çantamı bir köşeye bırakırken içinden ders notlarımı ve kalemliğimi çıkarmış, önüme yerleştirmiştim.
sağımda oturduğu için iyice yerleştikten sonra benden tarafa dönerken dirseklerini masaya koymuş, başını sağ eline yaslamıştı.
"uzun uzun konu anlatmana gerek yok, direkt karma test çözsek yeter." konulu fısıltılarının ardından başımı onaylar anlamda sallarken sıraya koyduğum notların arasından eski ancak çözmediğim bir testi çıkarmıştım.
sonraki dakikalar da pek değişik geçmemişti. ben anlatıyordum, anlıyorsa bunu belli edip başka soruya geçmemi sağlıyordu.
yaklaşık bir saatin ardından biten son testle beraber yorulduğunu mırıldanmasıyla ayaklanmış, çıkmaya karar vermiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a basketball issue
Fanfictionmark lee bu sene kaptanlığı na jaemin'e bırakmamaya kararlıdır.