...ta ki belimde bir silahın ağırlığını hissedene kadar...
'İnsanlar, doğal olarak tehlikeli olduğunu düşündükleri durumlarda korkarlar ve uzak kalmaya,olanağı varsa da kaçmaya, kendilerini korumaya çalışırlar.'
Aylin'in ortaokul yıllarında başımıza bela olan küçük ama bir o kadar da etkili köpek korkusu yüzünden gecelerce bu konu üzerine yaptığım araştırmaların sonuçlarından biriydi bu cümler.Yoksa şu anda içinde bulunduğum durumun özeti mi demeliydim ...
Belimde hissettiğim silahın verdiği ağırlık vücüdumun kaskatı kesilmesine ve kendimi bir anda karanlık bir kuyunun dibinde hissetmeme neden olmuştu.
" Bakın burda kimler varmış. Minik bir farecik. Hayırdır küçük hanım peynirin kokusunu mu aldınız yoksa?"
Ensemde hissetiğim nefesle ürpermiştim. Belimde dayalı olan silahın verdiği korku ile yerimden bile kıpırdayamıyordum.
"Kerem! Abi, bakın kimi buldum." arkadaşlarına seslendiği an içerden ayak sesleri geldi ve bir dakika bile geçmeden karşımda iki adam belirdi. Panik içinde ne yapacağımı bilmeden ve bir anlık deli cesaretiyle, belimdeki silahı yok sayarak arkamdaki adama tekmeyi bastım ve sağ çaprazımdaki kapıya doğru atıldım. Bunu yapacağımı tahmin edemeyen silahlı adam acı içinde bağırdı. Tabiki salaklağımı birkez daha ortaya koyarak hesaba katmadığım iki adam ben daha kapıya varamadan beni kollarımdan yakalayıp holun sonundaki karanlık gözüken odaya doğru sürüklediler. Oda kapısının önüne geldiğimizde içeri adımımı atmamla kendimi yerde bulmam bir olmuştu.Hızlıca yerden kalkıp, adamlara dönerek."Ne istiyorsunuz benden? Bırakın beni! " diyerek beni -tabiri caizse- hayvanca odaya getiren adamlara bağırdım. Aldığım cevap ise kapının çarpılma sesi oldu.
Çaresizlikle odanın karanlık duvarları arasında gezinmeye başladım. Etrafta oturacak sandalye veya koltuk benzeri hiçbir şey yoktu. Kapının karşısındaki duvara yaslanarak dizlerimi karnıma çekip başımı dizlerime yasladım.Çaresizlik içinde bu karanlıktan nasıl kurtulacağımı düşünürken aklıma bir anda -daha önceden niye düşünemedim bilmiyorum- cep telefonum geldi. Heyecanla elimi cebime atarak hemen telefonu çıkardım ve tuş kilidini girerek polisin numarasını çevirdim. Tam o sırada kapının kilit sesiyle irkildim. Arama tuşuna basamadan içeri giren adamlardan biri telefonu elimde görür görmez, bir hışım yanıma gelip telefonu elimden aldı. İçimdeki son umudu yitirmemle beraber birden sağ yanağımdaki sızıyla birlikte kafamı yere çarptım. Görüşüm bulanıklaşmaya başladı ve birkaç saniye içinde ağırlığına dayanamayan gözlerim kapandı.
*******
Bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı. Etraftan duyduğum ama tam olarak tanımlayamadığım seslerle birlikte yavaşça gözümü araladım. Tek gördüğüm ise karanlıktı...
Birkaç dakika sonra -bilincim tamamen yerine geldiğinde- ellerimin ve gözümün bağlı olduğunu farketmiştim.Ellerimi sıkı bir şekilde bağlamış olacaklar ki artık ellerimi hissetmemeye başlamıştım.
Duyduğum ayak sesleri git gide yaklaşıyordu.Ayak seslerinin kesilmesiyle bir süre sessizlik oldu.Ardından bir adam konuşmaya başladı.
"Abi malları teslim aldıysan hemen mekana gel.İşler karıştı.Evde bir kız yakaladım.Ajan olabilir.Daha konuşturmadık.Seni bekleyelim mi yoksa biz halledelim mi?......Tamam abi bekliyoruz."
Bu maceraya atılmamı sağlayan merakım yine ön plandaydı.Konuştukları adamın kim olabileceğin tahmin etmeye çalışırken birden aklıma ailem geldi.Her ne kadar beni ve düşüncelerimi fark etmeselerde bir süredir ortalık olmadığımın farkına vardıklarını umuyordum.Acaba bende haber alamayınca ne yapmışlardı?Annemin her eve geç gelişimde kapıyı açar açmaz "Nerde kaldın Ada?Biraz daha geç gelseydin polisi arayacaktım."sözü aklımda yankılandı ve bu sefer gerçek olmasını diliyordum.Her ne kadar annemle babama karşı mesafeli olsamda sonuçta onlar benim ailemdi ve ne olursa olsun onları seviyor ve değer veriyordum. Onlar bunun farkında olmasa bile...
******
Aradan tahminimce bir saat geçmemişti ki ve yeniden ayak sesleri duyuldu. Hafif bir rüzgar tenimi gıdıkladı ve gözlerimdeki bant açıldı. Gözlerimi kırpıştırarak karşımda duran çocuğa baktım. Öncelikle kehribar rengi gözleri dikkatimi çekti. Gözlerinin etrafındaki morluklar bir kavga esnasında oluşmuşa benziyordu.Uzun kirpikleri ve beyaz teniyle adeta bir vampiri andırıyordu.Keskin bakışlarıyla bir an gözgöze gelince içimde garip bir duygu hissettim. Bakışlarındaki soğukluk korkutucu görünsede nedense bana hiçte o duyguyu hissetirmiyordu. Tam tersine masum bir görüntüsü vardı. Pembeye çalan dudağının yanında küçük bir yara izi vardı. Koyu kumral saçları rüzgarda dağılmışa benziyordu. Açıkcası çok etkileyici bir fiziği vardı. Giydiği dar pantolondan uzun ince bacakları ve üzerine giydiği bedenine yapışık beyaz tişörtten kasları fark ediliyordu. En fazla 25 yaşında gösteren bu çocuğu biraz inceledikten sonra o gün çarptığım genç olduğunu fark ettim.O günkü telaşımla bu kadar yakışıklı ve etkileyici bir çocuk olduğunu fark etmemiştim.Görünüş olarak hiçte pis işlere bulaşacak birine benzemiyordu.Acaba eve ilk girdiğim o adamların dediği Arat isimli kişi bu çocuk olabilirmiydi? Yanındaki adamlar yaşça ondan büyük görüldüğü halde ona abi diye hitap ediyolardı. Bunun sebebi ne olabilirdi?
Bu yakışıklı ve bir o kadar da masum görünen çocuğun aslında hiçte öyle olmadığını öğrenmem çokta uzun sürmeyecekti. O kehribar gözlerinin ardındaki karanlıkta bundan sonra benimde bir yerim olacaktı....
NOT:Bu bölümü yazarken kuziyle hem çok güldük hemde çok didiştik. Ama her şeye rağmen güzeldi.Eeee ne demişler bir elin nesi var iki elin sesi var :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'a Macera
Teen Fictionyaz tatilim hicte beklediğim gibi gecmemisti.Her yıl Antalya yakınlarında dedemden babama kalan eski ama bir o kadarda huzurlu yazlığa gider ve tatilimin büyük çoğunluğu burda kitap okuyarak yada guneslenerek gecerdi.Ama bu yaz çok farklıydı.Bu yazı...