TUHAF ADAM

158 105 45
                                    

Cemre'den Mert'in geleceğini duyduğumdan beri onu düşünmediğim tek bir saniyem bile olmadı...
Bugün dersim olmadığı için okula gitmedim ama kafayı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bunun için annemlerin lokantasına uğrayıp, sonrasında Sahaflar Çarşısı'na gitmeye karar verdim.
*****
Lokantanın içerisinde "Saklı Bahçe" denilen küçük bir bahçemiz var. Dükkanı tutmak için görmeye gittiğimizde, bu bahçe bize sürpriz olmuştu. Oraya bayılıyorum rengarenk çiceklerle bezenmiş... Güller, menekşeler, Ortancalar hepsi öylesine güzel ki... Benim favorim kesinlikle begonviller, annemle özel olarak seçip İzmir'den getirdik onları. Lokanta bugün yoğun değildi. Gül teyze ve annemle birlikte en sevdiğim köşeye, begonvillerin yanındaki masaya oturduk. Sohbet edip, kahvemizi yudumladık. Gül teyze "kapat fincanını, falına bakacağım" dedi. Genelde ağzımdan laf almak istediği zaman böyle teklifler yapar. Ben de hazırlıklıydım buna, farketti sürekli dalıp gitmelerimden birşeyler olup bittiğini tabi.
Fincanı kapatıp ters çevirdim.
"Üzerinde altın yüzük olsa daha çabuk soğur" dedi, "şimdi gençler kendi aralarında söz nişan takıyor" diye de ekledi. bak sen konu nereye geldi! İlahi Gül teyze gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Gül teyze o zaman uzun bir süre daha kahve fincanım yavaş soğuyacak çünkü öyle bir niyetim yok" dedim annem de beni destekledi "benim kızım okuyor" diyerek. Yaşşa Canım annem!
İkisini de öpüp, lokantadan ayrıldım.

#######

Evden söz verdiğim pastayı da alıp, doğruca Sahaflar Çarşısı'na gittim. Levent abi pastayı öve öve bitiremedi. Ne yalan söyleyeyim benim de gururum okşandı tabi. Arkadaşlarına da götürmek üzere, dükkanı bana bırakıp çıktı. Dükkana gelen birkaç müşteriye yardımcı olduktan sonra elime bir kitap alıp, okumaya başladım.

"Yine güzel bir kitap seçmişsin kendine , ben de okumuştum iki sene önce" dedi o boğuk ses... Geçen geldiğindeki kadar hazırlıksız değildim.

"Sizde umarım ne istediğinizi bilerek gelmişsinizdir bu defa"

"Ne istediğimi hala bilmiyorum" dedi hınzır bir gülüşle, "Ama... Ne istemediğimi biliyorum."

"Ne istemiyorsunuz peki?"

"Bana sizli bizli hitap etmeni istemiyorum" dediğinde, gözünde hafif bir karartı gördüm.

"Peki nasıl istersen" dedim, kendime, teslimiyetime şaşırarak. Ne oldu şimdi böyle? Hipnotize olmuş gibi o ne derse yapacak mıydım? Toparlandım... "Kitap almayacaksan ne istiyorsun peki?"

"Kitap alacağım tabi ki, ama karar veremiyorum o yüzden şöyle birşey yapacağız" düşünür gibi yaparken "Sen benim için hangi kitabı seçersen onu alacağım!" Deyivermez mi! Gözlerinin içinde bir ışıltı belirdi. Bunu nasıl görebiliyordum. Bu kadar dikkatli bakmayı kesmeliydim!

"Peki" deyip, raflardaki kitapları karıştırmaya başladım. Biri benden kitap önermemi istediğinde kayıtsız kalamıyorum bu beni mutlu ediyor. Bu tuhaf adam beni tam da bu yanımdan vurmuştu. İnce eleyip sık dokuyarak nihayetinde bir kitap seçtim ve ona uzattım.

Kitabı elimden alırken "Jane Austen-Gurur Ve Önyargı... Özenli seçim... Bu kadarını beklemiyordum doğrusu. Yoksa bu bana bir gönderme mi?" Sesindeki muzip tavrı duymazdan gelecektim bu kez. "Sence aşk mı? Gurur mu?" Dedi bu soruyu beklemiyordum.

"Bence... Eğer birine duyduğum aşk karşılıklı kabul görüyorsa, gururumu ikinci plana atabilirim" dedim, bu soruyu daha önce kendime sormuştum. Aşk mı? Gurur mu? demiştim kendime. Mert'in yanında olduğum bir zaman... Aslında bu soruyu defalarca kendime sormuştum... Gururu seçmek zorunda kalmak pahasına...
Yine bir not defteri çıkarıp, birşeyler yazdı bana uzattı.

"Karşısındakinden cesaret almadan gerçekten aşık olabilecek kadar pişkinlik gösterebilen azdır."

Jane Austen/Gurur Ve Önyargı

Göz göze geldiğimizde şaşkınlığımdan memnun olmuşa benziyordu. Demek gerçekten az önce benim bizzat seçtiğim kitaptan alıntı yapabilecek kadar birikimli bir adamdı.

"Okuduğuna göre sen de bu kitaptan olmalı başka bir kitap seçebilirim"dedim.

"Evet, ama ben yine de alacağım, benim için özenle seçilmiş bir kitabı burada bırakamam küçük hanım, bu kabalık olur" diyerek göz kırptı.

"Tuhaf bir adamsın" diyebildim kendimi tutmayı başararak . O beni güldürmeyi başarıyor ama ben inatla dudaklarımı birbirine bastırıp direniyordum.

"Adımın tuhaf adam olarak kalması beni üzer. İstersen bana Ateş diyebilirsin" dedi sırıtarak.

"Tamam."

"Bence bu konuşmada eksik birşeyler var."
"Ne gibi?"

"Senin adın gibi. Bence bana kitap önerecek kadar samimi olduğum bu hanımın adını bilmeye hakkım var."

"Gece"

"Tam da tahmin ettiğim gibi!"

"Anlamadım?"

"Şiirlere, şarkılara konu olan bir ismin olduğunu düşünmüştüm. Haklıymışım..."

Böylece tanıştık bu tuhaf adamla, yani... Ateş'le




Toz Bulutu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin