Cemre'yle ders çıkışı okulun yakınlarında yeni açılan, herkesin öve öve bitiremediği kafeye gittik. Aslında kahve çeşitliliğine gerçekten diyecek sözüm yok, ama mekanın tarzı benim zevklerimle hiç uyuşmuyor. Cemre tam aksine mekana bayıldı. Ona biraz Ateş'ten bahsettim.Tabi ki ilk sorusu, "yakışıklı mı?" oldu.
Hem yakışıklı hem de bilgili desem beni oracıkta everirdi Ateş'e diye düşünüp, merakla bana bakan arkadaşıma döndüm, meraklı gözleri hala benden cevap bekliyordu. "Bilmiyorum Cemre, hiç o gözle bakmadım."
"Sen tarif et ben anlarım yakışıklı olup olmadığını" diye tutturdu. Al bakalım başına belayı !
"Uzun boylu, koyu kahverengi gözleri, siyah saçları var, hafif kirli sakallı, bir de ellerinde dövmeler vardı sanırım" dedim hatırlamaya çalışır gibi yaparak ama ben zaten elindeki o dövmeyi çok iyi hatırlıyordum . Zümrüdü Anka dövmesi... Küllerinden yeniden doğan bir kuşun dövmesini yaptırmış... Bu dövmenin bir hikayesi olmalı...
"Bu çocuk yada adam her neyse kesin yakışıklı ve sen de artık kendini kabuğundan sıyır ve kimseler kapmadan onu kendine yap, buzdan kalbinin artık erimeye ihtiyacı var canım."
"Kendi kendine gelin güvey olma Cemre Ateş sadece bilgili ve bunun farkında olarak, kendini beğenmiş ukalanın biri. Bende bu kadar bilgili biriyle bir dostluk kurmak isterim ama hepsi bu !"
Gerçekten de Ateş' in kitaplar hakkındaki bilgisi beni etkiledi yalan yok! Ama aşk yada sevgi besleyebileceğim en son kişi Ateş... Ateş daha çok kitaplar hakkında konuşabileceğim, sevdiğimiz yazarlardan alıntılar yapabileceğimiz onları yorumlayabileceğimiz bir dost olabilirdi belki, ama bir sevgili asla! Çünkü benim hali hazırda yarım kalmış bir hikayem ve bu hikayedeki hasardan oluşan kırık bir kalbim var.
Neyse ki Cemre'de bu konudan sıkıldığımı anlamış olacak ki daha fazla üstelemedi.
*****
Yine bir staj günü... Levent abiyle beraber tavla oynadık ve bilin bakalım kim kazandı? Bingo! Tabi ki Levent abi!
Söz konusu tavla olunca hiç gözümün yaşına bakmaz. Koltuğumun altına sıkıştırıverdi tavlayı birkaç altın öğüt beraberliğinde. Neşesi yerindeyken konuya girdim bende tabi ."Levent abi sadece staj günleri değil boş olduğum günlerde de geleyim diyorum ne diyorsun?"
"Kızım dükkan senin benim tavla turnuvalarına gitmekten dükkana uğradığım mı var? Sen usta ben çırak oldum ve açıkçası halimden de çok memnunum o yüzden istediğin zaman gel " dedi bu övgüler karşısında koltuklarım kabardı haliyle.
Tam o sırada Ateş dükkandan içeri girdi. Her zamankinin aksine bıraktım Levent abi ilgilensin müşterisiyle. İçimden bir sürü senaryo yazdım, çizdim. Levent abiye söylesin ne istediğini bilmediğini de görsün dünya kaç bucak !
Levent abi, "buyurun" diyerek ona doğru yöneldi."Merhaba efendim, ben kitap almak için gelmedim. Gece'ye birşey sormak için geldim," dedi kendinden emin bir şekilde.
Açıkçası kafamda kurduğum senaryolarda hedef ben değildim! Kahretsin! "Tabi Ateş sorabilirsin," dedim yerimden doğrularak.
"Yarın eğer müsaitsen seni bir yere götürmek istiyorum."
"Tabi olur. Nereye gideceğiz, saat kaç gibi?" Dedim aceleyle çünkü bir çift göz hala bizim üzerimizde dolaşırken onu reddetmem olanaksızdı.
Ateş hiç konuşmadan cebindeki notu bana uzatıp, göz kırpıp gitti. Elimdeki notu açtığımda kahkahalarımı bastıramadım.
"Eğer Ateş seni bir yere götürmek istiyorsa ona nereye diye sorma ki sürprizi bozulmasın. ;) "
ATEŞ ATABEY
(SAAT 15.00'TE BURADAN ALACAĞIM SENİ )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz Bulutu
Romance"Artık bir bulutun üzerinde uçtuğumu düşünmeyi bırakıp kendi ayaklarımın üzerinde durabilmeliyim." Biraz sevgi, biraz ilgi görebilmek uğruna kendinizden ödün verdiğiniz oldu mu? Gece'nin kendinden ödün verdiği, kendisi olmaktan çıktığı birtakım ön...