Küçük bir sevgilin vardı. Şimdi onun olgunluğunu tanıma fırsatını hiç bulamayacaksın. Üstelik bu fırsatı benden de aldın. Seninle birlikte büyüyüp olgunlaştığımda, nasıl biri olurdum?
Henüz bahar bitmemişti bile, önümüzdeki yaz günleri havuzdan tenimde klor kokusuyla döndüğümde, benimle birlikte piknik yapamadın. Bisiklete binerken ellerimi bırakıp gidonun üstünden uçtuğumda yaralarımı saramadın.
Benimle mezuniyete gelip, okul korosunda konser veremedin. Tanımadığım, tanışmaya tenezzül etmediğim insanların şarkılarında senin sesini aradım o gün; çünkü sen yanı başımda değildin, neredeydin?
Arka bahçede, yeni yağmış karın üzerinde nasıl yürüdüğümü, yere yatıp karlara melek yaptığımı da izleyemedin. İlk aşkının gözlerine tüm sevgisiyle baktığını göremedin.
Kalbim kırıldığında, pamuklu çarşafların altında kıvrılıp ağladığımda beni duyamadın. Sana ihtiyacım olduğunda burada olamadın. Üstelik kırılma sebebim sensin, umrunda değil mi? Bunu bana nasıl yapabildin?
Senin yerine elimde ne var biliyor musun? Bomboş eski bir araba yolunun kenarında, ağaçların arasında bir nehir.
Kendini öldürdüğünde benim o hayran olduğun masumiyetimi benden çaldığını fark etmiş olabilir misin? Benim neşeyle dolu kalbimi benden aldığını biliyor musun? Bana en büyük zararı veren kişi sen oldun. Dünyayı benim için korkunç bir yer haline getiren kişi sen oldun.
Sana bütün bu mektupları neden yazıyorum bilmiyorum.
Gece abim Jeonginin yanında kalmaya karar verdi ve ben yapayalnızdım. O buradayken, insanlar yanımdayken daha az mı yalnızım peki? Bilmiyorum.
Bu mektubu yazmaya başlamadan önce Kurt'ü düşünüyordum. Onun intihar mektubunu yeniden okuduktan sonra kendimi abimin odasında buldum. Beraber kaldığınız zamanlar yatağının başına astığın posteri kaldırmak istememişti.
Duvardaki posteri çıkardım, onu yırtıp küçük parçalara ayırdım ve çöpe attım. Sonra hıçkıra hıçkıra, hıçkırmaktan yorgun düşene dek ağladım. Şimdi o poster yok, üzgünüm.
Sabah abim beni yatağının kenarında birkaç kağıt parçasının arasında uyurken bulduğunda endişeli gözüküyordu. Bunu yapmamışım gibi davranamadım, üzüldü.
O posteri geri koyamayız, seni hayata döndüremeyiz ve bundan nefret ediyorum. İşte söyledim, evet senden nefret ediyorum.
Üzgünüm, çok üzgünüm.
Jeongin seni affetti mi, bunu merak ediyorum; ben affedebilecek miyim bilmiyorum.
Açıkçası çocukluk arkadaşımı, ilk aşkımı nasıl affedeceğimi bilemiyorum. Seni affedemiyorum çünkü sana kızgın olmaya hakkım yok aslında. Buna hakkım varsa, bu kez seni sonsuza dek kaybetmekten korkuyorum.
Her şeye rağmen sevgilerimle,
...
Bu bölüme bir şarkı eklemedim, onun yerine bahsettiğim mektubu ekliyorum,,Daha çocukça şikayetleri olan, tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak. Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı. Yıllar boyunca, diyelim ki, cemiyetimizin serbestliği ve benimsemesi ile ilgili ahlak punk rock 101 derslerinden alınan öğütlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlamıştır. Çok uzun yıllardır okuyup yazmakla birlikte dinlemekten, yaratmaktan da olduğu gibi heyecan almadım. Bunlar için kelimelerle anlatılamayacak bir suçluluk duyuyorum.
Mesela sahne arkasındayken ve ışıklar sönüp kalabalığın çılgın tezahüratı karşısında, beni hayran olduğum ve kıskandığım Freddy Mercury'e olduğu gibi etkilemedi. Gerçek şu ki sizi aptal yerine koyamam. Hiçbirinizi. Bu basitçe ne sizin ne de benim için adil değil. Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp %100 eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmek. Bazen sahneye çıkmadan önce saati yumruklamak, zamanı durdurmak geçiyor içimden. Kulisteyken, ışıklar söndüğünde duyduğum çığlıklar da etkilemiyor beni.
Gücümün yettiğince değer vermek için her şeyi denedim ve deniyorum. Tanrım, inan bana deniyorum, ama bu yeterli olmuyor. Benim ve bizim birçok insanı etkilediğimiz ve eğlendirdiğimiz gerçeğine saygı duyuyorum. Elden kaybolduktan sonra kıymet veren biri, o narsistlerden biri olur. Ben çok hassasım. Bir zamanlar bir çocukken sahip olduğum hevesi yeniden kazanmak için biraz uyuşmaya ihtiyacım var. Son üç turumuzda şahsen tanıdıklarıma ve müziğimizin hayranı olan tüm insanlara daha çok değer verdim, ama hâlâ herkes için beslediğim asabiyet, suçluluk ve anlayışı aşamadım.
Hepinizin içinde iyilik var ve sanırım insanları çok fazla seviyorum. Öyle çok ki, bu beni mutsuz hissettiriyor. Üzgün, küçük, hassas, değer vermeyen balık burcu. İsa oğlum! Neden tadını çıkarmıyorsunuz? Bilmiyorum! İhtiras ve anlayış yemini eden cazibeli bir karım var ve bana eski halimi çok fazla hatırlatan bir kızım. Sevgi ve neşe dolu, her gördüğü insanı öpüyor çünkü herkes çok iyidir ve ona kimse zarar vermez! Frances' in üzgün, kendine zarar veren, ölü bir rock'çı olduğumu düşünecek olmasına dayanamıyorum. İyi yapıyorum, çok iyi. Ve minnettarım, ama yedi yaşından beri insanlara karşı genel bir nefret duydum... Sırf insanlara iyi geçinmek ve anlayış sahibi olmak çok kolay görünüyor diye. Anlayış! Sanırım sadece insanları çok sevdiğim ve onlara çok üzüldüğüm için. Geçen yıllar boyunca mektuplarınız ve ilginiz için alevler içindeki mide ağrısı cehenneminden hepinize teşekkür ediyorum.
Ben çok kararsızım, ümitsizim! Artık eski tutkum yok, ve şunu hatırla, sönüp gitmektense yanmak daha iyidir.
Barış, sevgi ve hoşgörü dileğiyle, Frances ve Courtney sunağınızda olacağım. Lütfen devam et Courtney. Frances için hayatı çok daha mutlu olacak bensiz... Sizi seviyorum, sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
river, chanlix ✔
FanficSen bana şarkı söylediğinde, kendimi denizin üzerinde süzülen bir baloncuğun içinde hissederdim. Gözlerimi kapatınca, dalgaların sesini duyardım, ellerin saçlarımı esip geçen bir rüzgâr gibi okşardı. Yine zihnimi kötü düşünceler kaplar da baloncuk p...