Daha önce hiç bilinmezliğin ortasında kalmış mıydınız?
Peki ya her saniyeniz bilinmezlik ile geçiyor muydu?
Benim geçiyordu. Çünkü hala hayattaki amacımı anlamamıştım. Neden buradaydım? Ne yapmam gerekiyordu? Nasıl davranmam, kime göre hareket etmem gerekiyordu?
Birine göre hareket etmek bir doğa kanunu muydu? Buna mecbur muyduk? Diğerlerini memnun etmek için kendi benliğimizden vazgeçip herkes gibi olmak zorunda mıydık?
Galiba evet. Çünkü etrafımdaki herkes birbirine o kadar çok benziyor ki birbirinin kopyası. Sadece estetik yaparak dış görünüşlerini aynı yapmak ile kalmıyor karakterlerini de aynı yapıyorlardı.
Etrafımdaki herkes de aynı dudak, aynı bel, aynı kilo, aynı göz, aynı kaş ve buna benzer bir çok şey var. Neden kendilerini farkı yapmak, özel kılmak yerine kendilerini sıradanlaştırıyorlar ki.
Bunu asla anlayamayacağım....
Şimdi de aydınlık da durmuş karanlıktaki bilinmezliğe bakıyorum. Hayır beni korkutmuyor artık. Çünkü çok çekici gözüküyor ve rahatlamam yardım ediyordu. Sanki Havva' nın yasak elması gibiydi.
Bir o kadar yasak ama bir o kadar da çekici.
Şimdi elim onun yüzünde birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz. Sessizliğin içinde sadece nefes alış verişimiz ve kalp ritimlerimiz vardı.
En sonunda bu sessizliği bozup fısıldayarak "Yüzün çok tanıdık. Daha önce öldürmüş müydün beni ?" dedim. Sesim büyülenmiş gibi çıkmıştı zaten büyülenmiştim de.
Ses çıkarmadı. Sadece baktı. Kafamı yana eğerek konuştum. "Sen kimsin?"
Hala kıpırdamadan bana bakıyordu karanlık.." dedi hırıltılı sesiyle.
Büyülenmiştim adeta söylediği saçma gelse de sesi ve görüntüsü hala yanında kalmamı sağlıyordu.
Güldüm ve " karanlığın bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum." Dedim.
"Karanlık her zaman iyidir." Dedi cevap olarak hırıltılı sesi ileGözlerinde gördüğüm neydi? Acı mı? Kader mi? Özlem mi? Sevgi mi? Aşk mı? Nefret mi? Acıma mı? Ya da sadece benim beynimin küçük oyunlarından biriydi.
Peki ya benim şu an hissettiklerim de mi beynimin oyunuydu? Ona bakınca bir yerden tanıdıklık, sevgiyi ve nefreti çağırıyordu. Fakat neden böyle hissediyordum.
Gözlerimden yaş aktı. Oysa yağmur yağmıyor. Peki neden ağlıyorum? Küçük dolgun dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.
"Sen de benim beynimin bir oyunusun."
Elini kaldırıp yanağıma koymak için hareketlendi ama inlemesi ile bu son buldu. Gözlerim üzerindeki ışık yayan ipe kaydı.
Ağladığım için akan burnumu çekerek "Canını mı acıtıyor?" dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metanoia
FantasyHayır!! Karanlık kötülük değildi. Etrafımızdaki bir çok şey kötüydü ama karanlık asla kötü değildi. Karanlık iyileri ve farklıları saklamak için vardı. Çünkü bu dünyada iyilere ve farklılara yer yoktu. Bu yüzden herkes bir daha çıkmamak üzere karan...