Selamlar!! Tarihlere dikkat ederek okursak daha iyi anlarsınız.
İyi okumalar :)
Bu şarkı favorim mutlaka dinleyip okuyun...
( 23 Nisan 1995 )
Her zaman olduğu gibi okulda, masamda somurtmuş bir şekilde oturuyordum. Ve Gizem yanımda değildi.
Şu son bir aydır aramızdaki ilişki çok daha iyiydi ve bu beni çok mutlu ediyordu.
Biri bana güveniyordu..!
Biri beni seviyordu...
"Emel, hadi gel bahçeye çıkalım !"dedi Gizem yanıma geldiğinde. "Dışarıda hazırlıklar var onları görmeye gidelim."
Evet gitmek istiyordum ama ben ne zaman dışarı çıksam birileri yüzüme sürekli bakıyordu.
Sanki yüzümde kocaman bir kurbağa vardı.
Bana öyle bakan insanlara demek istediğim o kadar çok şey vardı ki...
"Ne bakıyorsun he ?"
"Yüzümde kurbağa mı var !"
"Yoksa çok güzelim ve beni mi kıskanıyorsun ?"
Gerçi yüzümde kurabağa olsa herkes şaşırırdı fakat bunlar bana düşmanmışım gibi bakıyordu.
"Imm...Gizem, bilmiyorum." Gitmek istememe nedenim çok açık ve netti.
"Hadi ama saatlerdir burada oturuyor, hiçbir şey yapmıyorsun." dedi kaşlarını çatarak.
Açıkçası ben halimden memnunum, Gizem.
"Peki." dedim "gidelim." Elimde olsa kafamı bir kaba koyup öyle dolaşırdım ama bu sefer daha dikkat çekerdim. Bu yüzden bu fikir her aklıma geldiğinde vazgeçiyorum.
Aşağı iniyorduk...
Yavaş yavaş...
Ve Gizem elimden tutuyordu...
Aynı ablaların kardeşlerine yaptığı gibi...
Gizem'i ablam gibi görüyordum gerçi zaten öyleydi.
Gizem...
Gerçek bir arkadaşdı...
Gerçek bir kardeşdi...
Onu çok seviyordum...
Bu arkadaşlığın bitmesini de hiç istemiyordum...
Bahçede yüzlerce öğrenci vardı herkes gülüyor ve eğleniyordu. Neden ben böyle değildim ? Neden bir dostum olmasına rağmen gülüp, eğlenemiyordum?
23 Nisan kutlaması için bahçeyi çok güzel hazırlamışlardı. Biz de onları izlemek amacıyla bir banka oturduk.
"Çok güzeller, değil mi ?"dedi Gizem gülümserken.
Ben de senin gibi gülümsemek istiyorum...
"Evet..."dedim "Çok güzel olmuş." Aklıma takılan bir soru vardı bunu Gizem'e sormak istiyordum.
Ayağa kalkerken "Hadi oyun oynayalım!" dedi. "Bu sefer itiraz yok."
İtiraz etmek istemiyorum çünkü bunu ben de istiyordum.
"Hadi oynayalım !"dedim.
Saklambaç oynamaya başladık o saydı ben saklandım.
En son "önüm arkam sağım solum sobe saklanmayan ebe"dediğini duydum sonra yanıma biri geldi.
Sarı, nerdeyse boyu kadar da saçı vardı.
"Bu tiple ne oyunu oynuyorsun?" dedi
"Sanane !"dedim ellerimi göğüsümde birleştiriken. "Rahat bırak beni !"
"Kusura bakma Suratsız ama burada biz oynuyoruz,çekil git başımdan." dedi benim gibi konuşarak.
Bana Suratsız demişti hem de bana !
"Suratsız?" diyebildim sadece, çünkü o an ağlayabilirdim. Anlayamıyordum okula terlikle geliyor olmam neden insanların bana dik dik bakmasına sebep oluyordu.
"Evet Suratsız dedim yanlış duymadın yoksa tipsiz olduğun kadar sağar mısın ?"
Yeter,neden böyle şeyler duyuyorum hep...Neden ?
"Git başımdan !"Artık sinirlenmeyi geç burnumdan soluyordum.
"Bak sen daha ikiye gidiyorsun ben ise üçe. Bana abla diyecek yaştasın bu yüzden ben ne dersem o olur !"Ellerini göğüsünde birleştirdi ve bana daha da yakınlaşarak. "Anladın mı ?"dedi.
Sadece "Tamam" demek ile yetindim bana o kadar kızmıştı ki bir an beni dövecek zannetmiştim.
Ayrıca çok korkmuştum.
"Emel!" dedi Gizem uzaktan. "Buldum seni !"
Gülmek istiyordum...Oynadığım oyundan zevk almak istiyordum ama bu asla olmuyordu.
Kolunu omzuma koydu "Emel ne oldu neden ağlıyorsun?" dedi.
"Ben sana dedim aşağıya inmeyelim diye !"diyerek karşılık verdim sinirli sinirli.
Aşağı inemek İstememe sebebimi çok iyi biliyordu ama onun inadı yüzünden ben iğrenç kişilerin hakaretine uğruyordum. Oysa ben bunları hak etmiyordum. Yoksa ediyor muydum? Belli ki ediyordum çünkü eğer etmeseydim dünyadaki tüm insanların o patlak gözlerine mağrus kalmazdım.
"Niye ne oldu ki ? Anlat birlikte halledelim arkadaşım."
Arkadaşım...
Yine o güzel kelime.
"Nasıl mutlu olunur?" dedim bir anda. Buna vereceği cevabı çok merak ediyordum.
Biraz bekledi. Anlaşılan benden bu soruyu beklemezdi.
"Neden bunu soruyorsun?" diye gözlerimin içine baktı. Büyük ihtimalle şaka yaptığımı falan düşünüyordu.
Ama yapmıyordum. Üzgün bir insan şaka yapar mıydı? Ya da balonu elinden kayan ve gökyüzüne uçan bir çocuğun tekrar gökyüzünü sevebilir miydi? Cevap açık ve netti.
Sevemezdi.
"Sadece cevap ver" dedim elimle gözyaşlarımı silerken.
"Yeni bir oyuncağın olunca, arkadaşın sana hediye verdiğinde, çikolata yediğinde mutlu olursun..."dedi.
"Ama bunlar beni hep mutlu etmiyor ki..."dedim.
Aslında hiç etmiyordu!
"Sen bu dünyada en çok mutlu olmayı hak eden kişisisin Emel... Dünyadaki tüm insanlar ağlasa bir tek sen gülsen yeter herkese... Çünkü burada senin gibi biri yok. Eğer burası kötü bir yerse sadece sen güzelleştirebilirsin. Sadece sen yapabilirsin..."
Dedikleri kalbime öyle bir dokunmuştu ki sanki gerçekten dünyanın kahramanı bendim. İşte Gizem'i yapan da buydu; herkesi umutlandırıyor tekrardan sevinmesine sebep oluyordu.
"Boş ver onu neden ağlıyorsun ?"
"Yine birisi benimle dalga geçti" dedim.
"O zaman hiç birbirimizi yalnız bırakmayalım. Biri yine seni üzerse ben hep yanında olurum." dedi ve bana sarıldı.
Sımsıkı.
OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Ana Dek Birlikte
ChickLitBirbirleri için her şeyden vazgeçen iki dost... Birbirleri için hiçbir şeyi umursamayan iki arkadaş... "Biz olabiliriz eğer vazgeçmezsek..."