4. Bölüm: Yolculuk

34 9 9
                                    

Peron 9¾ büyücü kaynıyordu.​ Genç cadı ve büyücüler, artlarında sandıklarını sürükleyerek aileleriyle vedalaşıyorlardı.

Güzel bir eylül sabahıydı. Heyecanlı birinci sınıflar, meraklı gözlerle etrafı süzüyorlardı.

Her şey normal ilerlerken 9 ve 10. peronu ayıran duvarda bir hareketlilik oldu. İnsanlar, o bölgeden olabildiğince uzaklaşmaya başlamışlardı. Kalabalıktan ne olduğunu anlayamayan öğrenciler, parmak uçlarına kalkıp telaşın nedenini görmeye çalıştılar.

İki seherbaz hareketliliğin olduğu yere insanları yararak ulaştılar. İşte o zaman ne olduğu görülebildi: Acelma oradaydı.​ Yanında duran iki muggle, şaşkın bir biçimde bir kızlarına bir de seherbazlara bakıyorlardı.

Kadın muggle'ın bağırdığı duyuluyordu:

— Tanrım, kızımı niye kelepçeliyorsunuz?! O daha bir çocuk, onun hiçbir suçu yok!

Cadı ve büyücüler konuşmayı duymak için susmuşlardı. Kadının bağırışları ve adamın soruları dışında peronda başka hiçbir ses işitilmiyordu.

Bazı büyücü ebeveynler, çocuklarını sessizce Hogwarts Express'e sokmaya çalışıyorlardı.

Seherbazlardan genç olan, bir sorun olmadığını; sadece güvenlik amaçlı yaptıklarını açıklıyordu.

Bir süre sonra konuşmalar kesildi, perona sessizlik hâkim oldu. İki seherbaz, Süeda'ya ayrılmış bir kompartımana kadar genç cadıya eşlik ettiler. Bu yıl Hogwarts'a başlayacak olan Betül ise şimdi tek başına yolculuk etmek zorundaydı.

Başını öne eğerek sandığını arkasından sürükledi. Korkmuş olan büyücüler, ona yol açtılar. Anne ve babasına zoraki bir gülümseme verdikten sonra trene adımını attı. Annesinin gözünde yaşlar parlıyordu. Hâlâ yavrusunun neden kelepçelendiğini anlamaya çalışıyordu.

"Mektupları yok ederek iyi bir şey mi yaptın Betül?"

Küçük kardeşi, babasının kucağından ona elini salladı.

— Bay bay...​Bötül.

Esmer kız, ona gülüp el salladı ve henüz boş olan trende kendine bir yer seçti. Yolculuk boyunca kimseyle konuşmamaya kararlıydı. O, " o"nun kardeşiydi. Tehlikeli bir cadının kardeşi. Şimdi ailesi de her şeyi öğrenmişti. Hogwarts hayatı daha başlamadan bile karmaşıktı.

*****

Süeda, cebinden MP3'ünü çıkardı. İki seherbaz kısa süreliğine ne çıkardığına baktılar. MP3 olduğunu fark edince kafalarını başka yöne çevirdiler.

Bohemian Rhapsody çalmaya başladı. Küçük kız bir yandan trenin camından dışarıyı izlerken bir yandan da şarkıyı mırıldanıyordu.

"Mama
Just killed a man,
Put a gun against his head, pulled my trigger,
Now he's dead"

Yaşadığı hiçbir şey onun canını acıtmıyordu artık. Duyguları yavaş yavaş kayboluyordu. Ne suçluluk ne pişmaniyet ne korku... Hiçbir şey. İçinde hiçbir şey yoktu.

Okul hayatını kimseye bulaşmadan bitirmek tek isteğiydi. Sonra? Sonra ne yapacağını bilmiyordu. Tutuklanınca ne kadar orada kalacaktı? Geriye kalan tüm hayatını orada geçirecekse okulda öğrendikleri hiçbir işe yaramayacaktı. Bu yüzden sadece olabildiğince okul hayatından zevk almaya bakacaktı.

*****

Scorpius ve Işık, Albus'u buldular. Birkaç mektupla yazın olanları anlatmışlardı. Genç cadı kendine gelmiş gibi görünüyordu. Her zamanki Işık enerjisi olmasa da kötü görünmüyordu.

Malfoy ve Potter aileleri sohbet ederken peronda bir hareketlilik oldu. Bağırışlar duyuluyordu. Harry, birkaç adım önce çıkıp ne olduğunu anlayamaya çalıştı.​ Draco hâlâ kahramanlık taslamaya çalıştığını görünce göz devirdi.

Ginny, çocukları oradan uzaklaştırdı. Çocukları trene doğru itekledi. İki seherbazın olaya müdahale ettiği görülüyordu.

Üç arkadaş sonunda trene yerleştiğinde camdan olanları izlediler. Işık arkadaşını gördü, elini ağzına götürdü. Süeda sadece ona gülümsedi ve iki seherbazla birlikte kompartımanlardan birine girdi.

— Neden böyle bir şey yaptılar?

— Bilmiyorum. Onun serbest bırakıldığını sanıyordum.

Albus kızın omzunu sıvazladı.

— Eminim bir sorun yoktur, sadece güvenlik amaçlıdır.

— Umarım.​

*****

Beyza arkadaşını görünce el salladı. Karşılık alınca gülümseyerek yanına vardı. İki kız kucaklaştı.

— Selam.

— Selam. Nasılsın?

— İyi, sen?

— Ben de iyi.

Yazın ne yaşadıklarını anlatmaya başlayacaklardı ki perondaki tedirginlik, onların dikkatini dağıttı.

— Neler oluyor, diye sordu Beyza. Kaşları sorgulayıcı bir biçimde çatılmıştı. Boyu ona göre daha kısa olan Asena parmak ucuna kalktı, ne olduğuna bakmaya çalıştı.

Tanıdık kabarık kıvırcık saçları görünce ne olduğunu az çok anlamıştı.

— Sanırım "onu" tutukluyorlar ya da öyle bir şey.

— Neden​ ​ki acaba?

— Bilemiyorum...

Birkaç saniye daha o yöne baktıktan sonra Asena tekrar Beyza'ya döndü.

— Aman bize ne?! Sihir Bakanlığı işini yapıp onu, bizden uzak tutuyor işte.

— Aynen. Hâlâ​ ​tren boşken yerimizi kapalım biz.

— Tamam, annemlere söyleyeyim.

— Ben de vedalaşayım.

Ters yönlere hareket ettiler. Yaklaşık 5 dakika sonra Hogwarts Express'in bir kompartımanında buluştular.

— Etraf hâlâ durulmadı.

— Ciddi bir şey mi oldu ki? Hogwarts'ta can güvenliğimiz yok resmen, rezilliğe bak, dedi Beyza. Sesinde hafif bir alay vardı. Kendince ortamı yumuşatıyordu.

Asena göz devirirken güldü. Konu değiştirmenin iyi bir fikir olduğunu düşündü.

— Ya Tyson olayını sana daha ayrıntılı anlatayım mı şimdi? Telefonda çok anlatamadım.

— Ay çok iyi olur! Dedikodu, en sevdiğim.

— Ahaha tamam. Bak şimdi...

*****

Person sakinleşmişti. Öğrenciler kompartımanlarda yerini almış, veliler tatile kadar son kez yavrularına el sallıyordu. Ablasına/ağabeyine özenen minikler de oradan oraya zıplayıp ailelerine kendilerinin ne zaman Hogwarts'ta gideceklerini soruyorlardı.

Sonunda tren, dumanını tüttüre tüttüre hareket etmeye başladı. Express çocuk sesleriyle dolup taşmıştı. Kimi az önceki olayı tartışıyor, kimi tatilde ne yaptığından bahsediyordu.

Perondaki olayın aksine sakin bir şekilde yola devam ettiler.

Hogwartstakiler IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin