Kadın aynaya bir kez daha baktı. Sımsıkı topuzu saç diplerini çekiştiriyordu fakat bunun güzel bir şey olduğunu düşündü. Acı seni güçlendirir, diye geçirdi aklından. Ütülü siyah kalem eteğini bir kez daha düzeltip makyaj masasına doğru yürüdü. Her zaman yaptığı gibi oval gri renkli parfüm şişesini alıp havaya sıktıktan sonra içinden geçerek kokuyu teniyle birleştirdi. Çantasını alıp odadan çıktı. Üç katlı, geniş odaları olan bir evde yaşıyordu. Evde sadece bir renk göze çarpıyordu: Gri. Bütün odalar griydi. Kadın merdivenden aşağı yavaş adımlarla indi. Salonda onu Kıvanç bekliyordu.
“Günaydın efendim.” diye karşıladı kadını. Başını sallayarak selam verdi kadın. Kıvanç elindeki dosyalardan bir tanesini kadına uzattı. Kadın dosyayı eline aldı fakat kapağını açmadı.
“Ofisimde görüşelim.” diyerek salondan çıktı. Odasına girerken birinin arkasından seslendiğini işitti. Arkasına döndüğünde oğlunu ve dadısını koridorun başında beklerken buldu. Çocuk “Anne!” diye ciyaklayarak kadına doğru koştu. Kadının yüzüne bir gülümseme yayıldı. Çömelip kendisine doğru koşan çocuğu kollarının arasına aldı. Ardından çocuğu bırakıp dadısına döndü. Ciddi bir ifadeyle “Yemeğini yedi mi?” diye sordu. Dadı -sanırım ismi Seda’ydı, diye düşündü.- gözlerini kaçırıp ürkek ürkek ellerini birleştirdi ve ‘evet’ anlamında kafasını salladı. Kadın tatmin olmuşçasına çocuğa baktı. “Haydi, okula geç kalacaksın.” diyerek çocuğu dadıya doğru itekledi. Dadı çocuğu elinden tutup bulunduğu yerden götürdü. Kadın çocuğun arkasından bakarken gülümsediğini fark etti. Ardından gözleri onu izleyen Kıvanç’a kaydı. Çabucak kendini toparlayarak otoriter bakışını yüzüne yerleştirdi.
Arkasını dönüp Kıvanç’ı beklemeden ofisine girdi. Bu odaya girdiğinde sanki bir ormandaymış gibi hissediyordu. Silik renklerle dolu evde bir tek bu oda farklıydı. Çalışma masasından raflara kadar her şey ahşaptı. Açık kahve tonlarındaki duvarlar koyu kahve mobilyalarla uyum içindeydi. Oda banliyöda yaşıyormuş hissi veriyordu. Masasına oturup dosyayı açtı. O sırada Kıvanç rafları inceliyordu. Kadın dosyadaki kızı iyice inceledi.
“Kız bu mu?” diye sordu gözünü fotoğraftan ayırmadan. Kıvanç raflara bakmaktan vazgeçip koltuğa oturdu.
“Evet. Biraz cılız görünüyor ama o olduğundan eminiz.” diye cevapladı Kadının sorusunu.
Güzel kız, diye düşündü Kadın. Simsiyah uzun saçları, masmavi gözleri vardı. Fotoğrafta gülümsememişti fakat Kadın yanaklarındaki derin gamzeleri hemen fark etmişti. Sanki kameramanı dövecekmiş gibi kameraya attığı bakışları açıkça ‘benden uzak dur’ mesajı veriyordu.
“Tamam.” dedi Kadın. Kızdaki potansiyeli görmüştü. Dosyayı umursamaz bir tavırla masaya attı. “Kızı getirin.”
******************
Arkadaşlar bu benim ilk hikayem ve daha kurgusu bile bitmedi. Aklımda birkaç fikir var ama arık gidişata göre bakacağız. şu an aklınızda pek fikir oluşmamış olabilir ama lütfen oylar ve yorum yaparsanız sevinirim. teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKE ARAF
Teen FictionEnseme giren iğne darbesinin acısıyla çığlık atmak istiyordum. Fakat yapamadım. Bütün bedenim kaskatı kesilirken adamın beni taşıdığını zar zor fark ettim. Konuşamıyordum. Debelenmeye başladım ama boşunaydı. Yavaş yavaş gözlerim kararırken çırpınmay...