Bölüm × 10

2.8K 389 300
                                    

çok içime sinmeyerek yazıyorum yani saçma gelirse zaten içime sinmedi... açıkçası mükemmeliyetçi biri olsam bırak bu bölümü yayınlamayı, bütün hikayeyi kaldırırdım sanırım ama galiba gerçekten de o kadar önemsemiyorumfkjdf o yüzden lütfen siz de önemsemeyin,, her ne kadar gittikçe umursamadan yazdığım için batırıyor gibi hissetsem ve kalemime güvenen bir iki kişiyi şaşırtacağımı düşünsem bile... bu kurgu beni pek yaratıcı biri haline getirmedi sanırım uyum sağlayamadım pek ondandır diye tahmin ediyorum... 

Sabahın erken saatlerinde kapı çaldığında Jimin uyanıktı, mutfakta oyalanıyor ve birkaç gün önce görüp aldığı çiçek saksılarını suluyordu. Kapıya bakmaya gittiğinde gelenlerden nitekim habersizdi, Taehyung'un yola çıktığında ona mesaj atacağını düşünmüştü ama bir anda arkadaşını karşısında görmek onu şaşırttı. Daha da tuhaf olanı, yanında Lisa da vardı. 

O daha bir şey söylemeden Taehyung kocaman gülümsemesi ile içeri girdi ve etrafa bakındı. "Oha, eve bak! Ongsan'da bu  kadar lüks yerler var mıydı?" 

Gözlerini devirerek peşinden gitti, Lisa küçük bir selam vermiş ve karşılığını beklemeden içeri ilerlemişti. Yol boyunca Taehyung ile gelmenin pek iyi bir fikir olmadığını belirten tarzda bir yorgunluk vardı üstünde. "Hoş geldiniz," diye mırıldandı salona girdiğinde. "Namjoon hyung nerede? O da gelecek sanıyordum," 

"Geldi. Ama direkt buraya uğramak yerine pansiyon bulup dinlenmek istedi ilk önce."

"Pansiyona ne gerek vardı... Burada kalırdınız ya,"

Taehyung başını salladı. "Di' mi? Ben de öyle düşündüm, en yakın arkadaşım varken başkasının evinde kalmaya ne gerek var-"

"Senin ailenin evi burada ya Taehyung." 

Taehyung dudak büzüp omuzlarını düşürdü. "Bu yalı yavrusunda birkaç gün kalsam fena olmazdı..."

Bir şey söyleyeceği anda merdivenlerden inen Jungkook dikkatini dağıttı. Dağınık eşofman takımı altındaydı, ama üzerini henüz giyinmemişti- elinde tuttuğu tişört onu alıp sesleri duyduğu için direkt aşağı indiğini gösteriyordu. Tamamen yataktan bir dakika önce kalkmış gibi görünüyordu ve Jimin bu halini süzmeden edemedi, özellikle esmer teni böylesine gözler önündeyken. Göğsü gözüne her çarptığında yutkunmak istiyordu. 

"Ne ara geldiniz?" diye sordu boğuk çıkan sesiyle. "Sen neden geldin?"

Sorusu Lisa'ya yönelikti, tek eliyle saçlarını kaşıdı ve esnedi. Jimin otomatik olarak iyi uyuyup uyuyamadığını düşünmüştü, söylediği şeyden sonra sabahki halleri istemsizce daha çok dikkatini çekiyordu. Ki incelediğinde sert yüz hatları ve hafif pembeleşmiş göz akları çok da derin ve huzurlu bir uyku çekemediğini belli ediyor gibiydi. Tabii kimse onu kendisi kadar iyi incelemiyordu... 

Taehyung birden dibinde bittiğinde ve "Şşt," dediğinde irkilip kendine geldi. Arkadaşı pişmiş kelle gibi sırıtıp arkasındaki alfayı işaret ediyordu. "Kızgınlığın nasıl geçti?" diye sordu fısıldayarak, ama sarışın olan sadece sertçe baktı ve dirseği ile ittirdi. 

"Birkaç olay oldu, ben de gelmeye karar verdim."

"Ne gibi olaylar? Bana haber vermemiştin,"

Lisa omuz silkti. "Önemli şeyler değil. Tedbir amaçlı. Medyayı hafif güncellemek için birkaç şey yapmamız gerekiyor, ve ayrıca..." Bilgisayar çantasını koltuğun üzerine bıraktığında salonun geniş, yere sıfır camlarına doğru ilerledi. Perdeleri ve dışarısını incelerken kaşlarını çatmıştı. "Birkaç paparazi peşinizden buraya gelmiş sanırım. Tam olarak adresinizi bilmiyorlar ama, ne olur ne olmaz. Hazırlıklı olun."

moon rises, love falls ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin