Bölüm × 9

2.6K 390 308
                                    

Jimin sabah uyandığında zihninin açılması için beklediği birkaç saniyeden de önce yatakta yalnız olmadığını hissetti. 

Nedense Jungkook'un ondan önce uyanacağını ve tek başına bir sabaha gözlerini açacağından adı kadar emindi gece. Ki ortamı olduğundan daha da geren sözler sarf ettiğinde, içindeki huzursuzluk uyumasına biraz geç izin vermişti ve bu da sabah muhtemelen yalnız uyanacağı  ile ilgili düşünceler getirmişti zihnine. Jungkook kalkıp ne yapardı bilmiyordu, ama o an odadan çıkıp bir yerlere gidemediğinden bunu sabah yapacağını ve ondan uzaklaşmak için en erken saatte gözlerini açacağını sanmıştı. Ama sonuç öyle değildi. 

Bacaklarını oynattı çarşafın üzerinde, üstüne bol gelen eşofman altı uyurkenki hareketleri yüzünden uyluklarına kadar sıyrılmıştı.  Belinde Jungkook'un kolu vardı. Ama ona tam olarak arkasından sarılıyor sayılmazdı. Birkaç dakikanın ardından bel boşluğunun olduğu yerde başının gömülü olduğunu kavrayabilmişti. Yastığında yatmıyordu, yatakta daha aşağıya kaymıştı, ve kesinlikle kendi tarafında değildi. Muhtemelen hiç birini bilinçli olarak yapmamasına rağmen alt dudağını ısırdı. 

Karşılaşacağını düşündüğü karamsarlık yerine zinde bir uyanış gerçekleştirmişti- ki bu tuhaftı, Jimin normalde dünyadan nefret ederek uyanırdı sabahları. Hareket etmek, ayağa kalkıp güne başlamak yerine kendine birkaç dakika daha izin verdi. Jungkook'un düzenli nefes alış verişlerini hissedebiliyordu. Komodinin üstündeki saate baktığında henüz 8'e geliyor oluşunu gördü, birazdan evde ayak sesleri duyulmaya başlar ve annesi kahvaltıyı hazırlardı. Babası çoktan uyanmış ve dükkana gitmiş olmalıydı. Evlerinde günler hep erken başlardı, ama o an Jimin biraz tembellik yapmak istedi. 

Jungkook'u uyandırıp kollarını çekmesini isteyebilirdi, ve alnını beline yapıştırmaktan vazgeçmesini... Ama hem zinde bir şekilde uyanmışken hem de bunları yapmak için fazla tembeldi. Sadece öyle bıraktı ve nefes seslerini dinlemeye devam etti. 

Aklına dün gece olanlar geliyordu. Ve tanrı biliyordu ya, sıcak elini göğsünde resmen hâlâ hissedebiliyordu. Düşüncesi bile kan akışına etki etmişti. Sonu daha farklı duygularla bitse de öncesindeki diğer hisler o kadar yoğundu ki üstünü kapatamamıştı. Ve genel baktığında, Jimin doğruyu söylediği için memnundu. Böylesi kesinlikle hem daha rahat hem de daha rahatsız hissettirmişti, bu tuhaftı, ama tanımlama becerileri bunun üzerinde düzgün çalışmıyor gibiydi. 

Ve bir de Jungkook'un artık açıkça kendisini istediğini biliyor oluşu vardı tabii... Jimin beden diline söz geçirmek konusunda bu kadar berbat olduğu için hep yakınmıştı, ama ilk defa böylesine sinirini bozuyordu. 

İçindeki bir dürtü uyurkenki yüzünü görmek istedi. Ama dönüp bunu elbette yapmadı, onun yerine daha fazla uzanmayı kesip Jungkook'un uyanıp uyanmayacağını umursamadan ayaklandı. Kalçasına sarılı kolundan kolayca sıyrılabilmişti. 

Derin bir nefesi içine çektiğindeyse Jungkook da uyanmıştı, yavaşça gözlerini araladı. "Günaydın," dedi yutkunduğunda. 

"Sana da günaydın."

Sesi hafif fısıltı şeklinde çıksa ve yeni uyandığı için kulağa daha farklı gelse de tek gözü açıkken kısaca etrafa bakındı, ardından "Sana sarıldım mı?" diye sordu. 

Jimin onun bu saçları dağılmış ve yanakları esmer tenine göre daha pembemsi duran hâline gülümsemek istedi, uyurken izleyememişti ama uyandığında kesinlikle kötü görünmediğini doğrulamış oldu. Hatta ufak bir parça sevimliydi bile. "Evet. Kendi tarafının sınırlarını tamamen geçtin."

Jungkook ensesindeki saçlarını kaşıyıp başını yastığa bıraktı, gözlerini hâlâ tam olarak açamamıştı. "Hm. Özür dilerim."

"Önemli değil." 

moon rises, love falls ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin