Bölüm × 2

2.6K 379 191
                                    

'Gerçek' iş hayatına atılmasının üstünden yalnızca 3 yıl gibi kısa bir süre geçmesinin ardından böyle bir düşüş yaşıyor olması inanılmazdı. Gerçek diyordu, çünkü 3 yılın öncesinde farklı şirketlerin elemanı olarak uzun yıllar boyunca çalışmış olsa da, tek başına ona ait bir şirketi yönetmek bambaşka şeydi. Ve artık kendi şirketine sahipken işlerin bu kadar hızlıca tepe taklak olması demek evrenin ona koca bir hareket çekiyor olması demekti. Jimin tam olarak bunları düşünüyordu.

"Joe's & Humor'u da kaybettik. Telefon ettiler."

Artık şaşırmıyordu. Başını ellerinin arasına almış masasında oturuyordu. Dünkü faciadan sonra bunun olmasına şaşıramazdı bile, üstelik bu bugün arayanlar arasında kim bilir kaçıncı önemli isimdi. Herkes şirketinin ve onun adının Jeon Jungkook gibi önemli bir isimle böyle bir haberde yer almasını göze alamıyor, kimse resmen onu hiç düşünmüyordu. Ki bu tuhaf değildi, yatırımcılar genelde işlerine duygusal olarak yaklaşmazdı... Ama her anlamda madurun kendisi olduğunu düşünen bir kişi bile mi yoktu gerçekten? Aslında, olsaydı bile, paçasını kurtarmak ve Jungkook, dolayısıyla Bighit ile pisleşmemek için gerisin geri çekilirdi, hiç şüphesiz. Ki henüz medyada Jungkook'un bir açıklamasına dair bir şey yayınlanmamışken- sahte olanlar dışında. Olayı yalanlayacak mıydı, ve bunu yaparken Jimin'i suçlar mıydı? Kurbanın tamamen kendisi olduğunu kanıtlamak için onlara öncesinde takıntılı gibi Jimin'in kendisine defalarca kez iş teklif ettiğini ama kabul etmediği için böyle bir şeye başvurduğunu falan anlatır mıydı? Düşündükçe başına ağrılar giriyordu. Ve aslında Jungkook'un tam da bu düşünceler içinde olduğunu, kendince onun bir oyun oynadığını düşünüyordu zaten... Oradan çıkmadan önce kendisine söylediği son şeyler de bu yönde olmuştu. Jimin sanki yeterince korkmuyormuş gibi bir de sayısız defa atıp tutmuş ve bunun asla yanına kalmayacağını falan söylemişti... Jimin'in yanına kalacak herhangi bir şeyi var mıydı artık, onu düşünmüyordu bile.

"Aramaları bir süre bana yönlendirme Taehyung," dedi arkadaşına ve iş ortağına. "Tek bir kişiden dahi gaddarca onaylamaz cümleler duyarsam kusacağım."

"Pekala," dedi diğeri ve Jimin'in masasına kalçasını dayadı. "Bugün işten feragat etsek? Baksak da bakmasak da olayın bir sonuca vardığı yok zaten. Korkunç haldesin, bugün sadece eve gidip dinlenelim. Yujin'i burada bırakırız ve önemli bir şey olursa bize haber verir, hm? Ne dersin?"

"Yujin..." CEO koltuğunda geriye yaslandı, başını arkasına bıraktı ve öylece yığılmış gibi kalarak bakışlarını tavana dikti. "Siz... Çalışanlarım," Aslında sayısı o kadar da fazla olmayan çalışanları. Elbette... Düşünecek bir bu vardı. "Batıyoruz, tanrım. Herkesi işten çıkarmam gerekecek."

Taehyung itiraz etmek için ağzını açtı, onu güçlendirmek ve buna gerek olmadığı hakkında birkaç yararsız yol da söyledi, ama kulakları artık duymuyordu. Bakışlarını odasının içinde gezdirdi. Sıcak çalışma odası. Burayı seviyordu, şirketini seviyordu. Kendi tırnaklarıyla kazıyarak inşa ettiği bir bina olmasa da, eh, burayı kiralamak için epey bir çalışması gerekmişti. Masasındaki CEO Jimin Park yazan cam levhası. Duvarındaki pano ve burayı resmi bir şirket yönetmeni odasından ziyade daha ılımlı bir hale sokan, üstünde sabitlenmiş motive edici sloganları ve yazıları. Oraların en güçlü ve en imrenilir iş adamı olma hayalleri, insanların omegalara baktıkları dar bakış açısından kurtulmalarını sağlayacak olan gelecek kariyeri, omegaların yüksek mevkilere gittikçe sayılarının azalmasına rağmen bunun tersini sağlayacak olma umutları...

"Jimin," Taehyung sonunda onun kafasını tutup dikleştirdi ve gözlerine bakmasını sağladı. "Karamsar düşünmeyi keser misin? Her şey hallolacak, söz veriyorum!"

moon rises, love falls ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin